13 Ağustos 2009

Symi Adası...



Symi;

Datçaya, Bozburuna neredeyse kolunuzu uzatacak mesafede...

Fethiye-Göcek veya Marmaristen Bodruma doğru yükselen teknelerin deyim yerindeyse içinden geçtikleri bir rotada...

Teknemiz Rossinante Marmariste bağlı olduğu için yaklaşık her seyrimizde yasal veya kaçak göçek mutlaka uğradığımız bir liman...

Symi analiman oldukça korunaklı, sezonda yer bulmak çok zor.
Denize oldukça dik inen bir vadi içinde o nedenle demir tutturmak zor, her defasında 20 m civarında demir atıp ve teknemizin tüm zincirini sererek anca tutunabiliyoruz...

Aborda olmak ise çok lüks... (zaten imkansız yer bulunmuyor)

Yaz aylarında ana limanda yer bulamazsanız hemen güneyindeki Pethi koyuna 4-5 metreye demir serip alargada kalabilirsiniz..
Botla karaya çıkıp yürüme mesafesinde Symi merkeze gidebilirsiniz.
Symi de giriş işlemlerimizi toplamda 120 euro ya acentaya yaptırdık...
Bu başlıkta Panormitis sonrası Symi ile ilgili seyir notlarından bir bölüm ve bol fotograf içeren bir yazı okuyacaksınız...

“…Saat 15:00 sularında Panormitis’ten ayrılıyor ve Symi ana limanına doğru rota tutuyoruz. Koydan çıktığımızda rüzgardan eser yoktu.
Çok sakin bir denizde motorla ilerleyerek akşam saatlerinde Symi’ye ( 36o 36’ 56 N; 027o 50’;10 E)ulaşıyoruz.

Liman oldukça sakin. Büyük bir katamarının yanına kıçtan kara bağlanıyoruz. Yanaşma oldukça başarılı oldu hiç çapariz çıkmadı. Tekneyi bağlar bağlamaz dibimizde acente yetkilisi Luiz bitiverdi. Luiz Albatros marinanın yönlendirmesi ile Yunanistan‘a giriş işlemlerimizi yürütecek.

Belgeleri Luiz’e teslim ettikten sonra Symi’de küçük bir gezinti yapıyoruz.
Symi’de Panormitis’tekine benzer bir hareketlilik dikkatimizi çekti.
Her yerde bir şeyler patlıyor.
Kömürde et pişiriliyordu. Bugün’ün özel bir gün olduğu açıktı.
Sonradan öğreniyoruz ki Ortodoksların paskalyasına rastlamışız. Kutlu olsun.



Gün batımı yaklaştıkça sokaklarda güzel giyimli insanlar belirmeye başladı.
Symi’nin meydanında kutlama hazırlıkları var. Akşam gürültülü geçecek sanırım.


Akşam yemeğini dünyaca ünlü MANOS’da yiyeceğiz.
Marinayı çevreleyen yolun hemen kenarındaki bu küçük deniz lokantası bir Symi klasiği.


Bir yandan patlamalar ( bildiğimiz dinamit patlaması) bir yandan şarkılar ve bir yandan da masadaki sohbetle gecemiz ilerledi.
Manos’ta sadece deniz ürünlerinden yapılmış mezeler yedik.

Tabi ki yanında uzo ve raki.
Mezeler, siz dur diyene kadar geliyor. Burada adet böyle.

Menümüz:Greek salata, lakerda, buz üzerinde çiğ istridye, deniz kestanesi ( doğal viagra olduğu belirtildi), Belçika usulü midye, Symi karides ( baby karides), ahtapot, yengeç bacağı, jumbo karides, vitamin D ( revani ve dondurma)

Saat 23:00 sularında Manos’tan ayrıldık.
Teknede birer fincan kahve içtikten sonra bizler uyumaya giderken, Murat ve Alper Symi’nin gece hayatına aktılar.

20 Nisan 2009, Pazartesi Sabah feribotla evlerine dönen insanlarla uyandık.
Symi’nin alışılmadık kalabalığı şimdi anlaşıldı. Buraya çevre adalardan ziyaretçiler gelmiş.

Güzel bir kahvaltıdan sonra Nadir’in kaptanlığında Symi limanından sakince çıktık.
Limanın görünüşü çok güzeldi.

Gün doğumunun ışıkları Symi evlerini üzerine vuruyordu. Evlerin benzer mimaride oluşu ve belirli renklerin hakimliği (sarı ve beyaz) bir yerleşim merkezine ayrı bir güzellik katıyor.

Geçmiş yıllarda gemi imalatın ile geçimini sağlayan Symi şimdilerde sadece turizm’den para kazanıyormuş gibi duruyor.

Hal böyle olunca da adamlar adalarını güzelleştirmek ve ilgi çekebilmek için her şeyi yapıyorlar.

Symi çıkışını girişi yaptığımız adanın kuzey yönündeki Symi adası ve Nmos adası arasındaki geçitten usulca yapıyoruz.
Derinlikler 5-6 metre civarında….”

Hiç yorum yok: