12 Ağustos 2009

Nisiros Adası...



Nisiros;
Knidosa 10 nm uzaklıkta güneybatı yönünde küçük bir yunan adası...
Ana yerleşim yerine tekne bağlama feribotlar nedeniyle sıkıntı yaratabilir.
Paloi ise daha sakin ve küçük bir yerleşim, şirin bir limanı var.




Limanın girişi oldukça sığ derinlik alarmımız çala çala dikkatlice girdik bu limana.
Liman girişinin tam karşısı ise küçük bir kumsalla bitiyor...

Eti' den Halil Kaptan'ın tuttuğu seyir notlarından Nisiros bölümü aşağıda...

"21 Nisan 2009, SalıSabah saat 4:00. Tekne gece seyrine hazırlanıyor. Yıldızlar sanki yeryüzüne dokunacakmış gibi yakın gözüküyorlar. Bir de onlara Samanyolu eşlik etmiş. Samanyolu ilk kez bu kadar net ve ihtişamlı görüyorum.Seyire başladık.



İlk gece seyrimiz.
Eyüp dışında oldukça tedirginiz. Yıldızların ve ayın yansıttığı cılız ışıktan başka ışık yok. Her yer karanlık. Navigasyon cihazının rehberliğinde limandan çıkıyoruz. Şahin Reis’te balığa çıkmak için hazırlanıyor. Telsizim açık kanal 16’yı hiç bu kadar hareketli duymamıştım. Şarkılar, bağrışlar, aşk iniltileri vesaire. Milletin gece canı sıkılıyor galiba. Önümüzden bir şilep geçti. Gördüğümüz tek şey iki beyaz ve bir kırmızı ışık. Arkada Deveboynu fenerinin güçlü çakar ışığını geride bırakarak Nissiros’a doğru yol alıyoruz. Nissiros’a yaklaştıkça deveboynu fenerinin kılavuzluğuna Nissiros’un feneri de eklendi. Kahvaltımızı çay ve kuru pasta ile yaptık. Gecenin ıslak soğuğunda içtiğimiz çay bizleri çok rahatlattı. Gün Datça yarım adasının üzerinde doğmak üzere. Ortalık güzel ve sıcak bir kızıllığa büründü. Manzara görülmeye değer. Nissiros’a (girmek üzereyken güneş sıcaklığını da hissettirmeye başladı. Nissiros’un kıyılarında rahatsız edici bir koku duyuyoruz. Kokunun sülfür ya da kükürt olduğunu tahmin ettik. Burası volkanik bir ada koku muhtemelen hale aktif olan volkandan geliyor. Ada tepeden bakıldığında daire şekline yakın. Püskürmelerin etkisi olsa gerek.
Adada girebileceğimiz iki liman var.


Birisi Nissiros’da (adanın kuzey batı ucu)(36o 36’ 50 N; 027o 08’22E) diğeri ise Paloi’de ( adanın kuzey doğu ucu)(36o 37’ 09 N; 027o 10’15 E).
Biz Paloi’yi tercih ettik. Burası daha sakin ve daha yeni bir liman gibi duruyor.Paloi liman girişinde derinlik 2,5 metreye düşüyor. Limana demir atarak kıçtan kara bağlandık. Bağlanır bağlanmaz gece Şahin Reis’ten aldığımız barbunları temizlemeye başladık.



Liman sularında küçük balıklar bayram etti.
Gece kurupasta ile geçiştirdiğimiz kahvaltımızı Alper’in hünerli ellerinde çıkan patatesli yumurta ile tamamladık.
Planımız öğle saatlerine kadar adayı dolaşmak ve ardında Tilos’a yelken açmak. Ada da görülmesi gereken önemli yerlerden biri volkan. Buraya motosiklet ile gitmeyi planladık.
Ancak limandaki motorları 10 Hollandalı ihtiyar delikanlı kiralamış.


Mecburen onların dönüşünü bekleyeceğiz.Bizi ne arayan var ne de soran. Vizenin gereksiz olduğunu düşünmeden edemiyoruz.
Yaşlı ve alımlı bir bayan teknenin Amerikan bayrağını görerek, “ amerika’dan mı geldiniz” diye sordu. Türk olduğumuzu öğrenince birden yüzü değişti, olumsuz bir ifade ile “ ben New York’tanım” diyerek çekti gitti. Türklere karşı oluşmuş tatsız ön yargıyı ilk kez burada yaşadık.
Alper ve Murat Adayı dolaşmaya başladılar. Bizler ise teknede kitap okuyarak ve uyuklayarak vakit geçiriyoruz.
Murat ve Alper’in gördüklerini onlardan alalım.





Bir süre sonra motorlar tek tek gelmeye başladılar. Motorları kiralayan adamın talimatı ile gelen motorları hemen alıp gidebiliriz. Motorcu fiestaya gitti ve bize “ dönen motorları alın gidin” demişti. Bir süre motorları çalıştıramadık. Kimisinin benzini var kimisinin yok. Çalıştırabildiğimiz ve benzin seviyesi en iyi olan dört motoru aldık.
Herkes ya ilk defa ya da uzunca bir süreden sonra ilk defa motor kullanacak. Herkesin yüzünde çocuksu bir heyecan var. O an kendinizi en az 20 yaş geriye götürdü. Ortalama 20 diyelim.
Volkana doğru tırmanmaya başladık. Önceleri tedirgin olan sürüşümüz giderek ustalaştı. Artık daha hızlı ve güvenli gidebiliyoruz.
Bir iki kez motorları stoplatarak eşsiz bir deniz manzarası eşliğinde tırmanışımızı tamamladık. Tırmanıştan sonra inmeye başladık. Artık denizi göremediğimiz gibi serinliğini de hissedemez olduk. Hava sıcaklığı artmaya başladı.
Volkan’ a yaklaştıkça adaya ilk gelişimizdeki kokuyu daha keskin duymaya başladık. Geldiğimiz volkanın adı Stefanos.
Adada buna benzer birkaç tane daha volkan var.
Stefanos krakerinin çapı 300 metre derinliği 25 metre.
Hala aktif halde. Avrupanın en büyük canlı volkanı.
Santorini familyasından.
Mitolojiye göre Nissiros, Poseidon’un savaşçısı Polybetes’e kızmış ve Kos adasından bu parçayı koparmış. İşte o günden beri homurdanır dururmuş.
Dönüş yolunda bir köye uğrayarak buradaki yaşantıyı gözlemlemek istiyoruz. Gelirken indiğimiz yolu şimdi çıkıyoruz.
Tepeye ulaştığımızda denizin taze havası ve serinliği yüzümüze çarpıyor.
Girmeyi düşündüğümüz köy adanın kuzey ve doğusunu gören hakim bir tepede. Ana yoldan çıkıp oraya dönüyoruz.
Nadir yolda durup bir iki fotoğraf almak istedi. Biz durmadan köye giriyoruz. Köyün ismi Emporios. Bu köy de diğer merkezler gibi AB tarafından fonlanmış. AB’den alınan paralarla güzelleştirilmiş. Köydeki hakim renk adanın genelinde olduğu gibi beyaz ve mavi.
Köyün içerisine otomobil ya da motosiklet giremiyor. Yollar çok dar ve dik. Köyün en yüksek noktasında bazı kale kalıntıları var. Burada da paskalya kutlamaları devam ediyor.
Bizler köyden ayrıldığımızda Nadir hala gelmemişti.
Paloi limanına indiğimizde köyün girişinde benzinin bittiğini ve aşağıya kadar motorsuz geldiğini öğreniyoruz. Ve ilginç bir şekilde motorları bize veren adam bizden para istemiyor.
Motorları ilk kiralayan Hollandalı’ların günlük kiralama ücretini verdiğini düşünerek “ ne kadar doymuş ve ince insanlar” yorumunu yapıyoruz.

Hiç yorum yok: