Sabah saat 07.00 de Vathi koyundan çıkar çıkmaz yine oldukça şiddetli esen yıldız-karayel ve yüksek dalgalarla karşılaştık…
İyi ki kahvaltı yapıp çok yemedik diye sevindik… Ama dalgalar o kadar yüksek ve kafadan geliyor ki…
Arkamızdan gelen Volare neredeyse yarısına kadar salması görünüyor öylesine yükseliyor dalga üstüne ve birden yarısına kadar sulara gömülüyor. Allah sabır versin içindekilere…
Niye anayelkeni açmadılar acaba diye düşünüyorum.
Ana yelkeni açsalar bu kadar yıpranmazlar diyorum teknede diğer arkadaşlara…
Biz koydan çıkar çıkmaz anayelkeni camadanlı açtık ve cenovayı da camadanlı açtık. Rotamızın biraz dışına ama dalgayı başomuzluğumuzdan alacak şekilde tramola atarak ilerlemeye karar verdik… Hızımız 6 knot civarında… Yelken seyri konusunda biraz teorik konuşma ve pratik yapıyoruz. Midesi bulanmaya başlayan arkadaşlar sırasıyla dümen tutarak bulantılarını geçiştirmeye çalışıyor.
Sancağımızda Türkiye uzanıyor…
Denizde çok fazla tekne yok…
Karşıdan gelen bir iki tekneyi puapa ve geniş apaz yani rüzgârı arkadan alan seyirde rahat rahat yelken yaparak gördüğümüzde ise imreniyoruz. İnşallah dönüşte biz de böylesi rahat ve hızlı seyir yapacağız diye konuşuyoruz.
Kalimnosu geçtik, sırada Leros var…
Geçen sene Lerostan dönmüştük, bu sene Mikanosa umarım gideriz…
Lerosun doğu yakasında yüksek tepede Cenevizlerden mi yoksa Bizans veya Rodos Şövalyelerinden mi kaldı bilemiyoruz kaleyi görüyoruz. Fotgrafçı arkadaşlar fotograf çekiyor… Yine geçen sene Lerosta akşam yemek yediğimiz Zorba Restoranın bulunduğu koyu ve yerleşim yerinin yakınından geçiyoruz. Geçen seneki anılar canlanıyor gözümde…
Yol boyu hava açık ama kuzey rüzgârları nedeniyle serin… Ama orsa nedeniyle havuzluk ve yağmurluklarımız ıslak… Bizim tekne de sprayhood denilen serpinti körüğü var diğer teknelerde yoktu. Acaba onlar napıyor?
Caruso’ dan hiç haber alamadık. Telefonları da kapalı veya cevap vermiyor…
Caruso nun kaptanları Deniz ve Baybora, Burhanettin de o teknede… Bekir ve Ayrıca geçen bahar ayında beraber eğitim gezisi yaptığımız Muratta o teknede… Barış (en gencimiz) ve Arçelikten Dr. Zafer Tabu var…
Belli ki Kalimnos merkezden çıkıp sancağa döndüler ve Kalimnosun batı tarafından Lerosa doğru yükseliyorlar…(halbuki onlarda aynı yoldan geliyormuş)
Bizim kadar erken yola çıkmamış ta olabilirler…
Bizim teknede gemici bağları çalışıyoruz. Herkesin elinde bir el incesi bağ çalışıyor. En yeteneklilerimiz Celal, Can ve Ünal… Sırasıyla Ali Rıza ve Şevket…
Ünal, koydan çıkar çıkmaz attığı oltayı kontrol ediyor. Dün de denemiş ama balık yakalayamamıştık. Celale göre o oltayla Kılıç Balığı bile yakalayabilirmişiz. Bakalım kısmetimize ne düşecek…
Saatlerdir yoldayız, yelken yapıyoruz… Lerosu da geçtik. Birer tane elma yedik… Biraz da beyaz leblebi… Kimse teknede içeriye girmek istemiyor. Telsiz çağrılarına rağmen cep telefonu ile konuşuyoruz.
Volare’ den de giderek uzaklaştık. Hala uzaktan seçebildiğimiz kadarıyla yelkenleri kapalı…
Leros-Lipso arasında küçük ada ve sığlıklar var. Dikkatli olmalı. Lipso nun korumasında dalgalar oldukça küçüldü. Rüzgârda biraz azaldı… Oldukça keyifli ve konforlu bir apaz seyriyle bu bölgeyi geçip tekrar açık denize geldik…
Artık Patmos karşımızda görünüyor. Hızla yaklaşıyoruz ama sanki ada biz gittikçe bizden uzaklaşıyor gibi… Yorgunuz ve açız…
Büyük dalgalara rağmen apaz, dar apaz seyirle Patmosun ana limanın bulunduğu körfeze daha doğrusu oldukça kapalı koyuna girdik…
Dalgalar birden sanki bıçakla kesilmiş gibi kayboluverdi… Hava yumuşayıverdi… Fotograf makineleri kılıflarından çıkarıldı… Yüzler gülüyor…
Koyu yavaşça derinlikleri kontrol ederek dolaştık, karşıda yelkenli teknelerin bağlı olduğu yeri gördük. Uzunca demir atıp zincir sererek kıçtankara bağlandık.
Biraz sonra Volare de geldi yanımıza bağlandı…
Volaredeki yaz tatilinden sonra ikinci yelken sorununu bilmeden çözmem de garip bir tesadüftü…
Uzunca bir süre sonrada yorgun ama mutlu yüzlerle Caruso teknesi diğer yanımıza bağlandı…
Hemen hemen herşeyleri ıslanmış, kuru giyecekleri kalmamış… Hemen tekne vardavela tellerine ıslak kıyafetler asıldı, kurusunlar diye…
Bizim tekne ise sintineyi kontrol ettiğimizde su yapmış. Bu arada depolardaki suyun da olmadığını görünce önce depodan su kaçırıyor diye düşündüğümüz, sonra baştaki bir heçten orsa seyirde su almışızdır dediğimiz suyu boşlatmaya otomatik sintine pompasının yetmediğini görüp, Burhanın yol göstermesiyle manuel sintine pompası ile suyu boşalttık. Bundan sonra tüm seyir boyunca şafttan gelen suyu aralıklı olarak kontrol edip boşalttık…
Nihayet tüm Omerta ekibi bir aradaydık… :)
Hemen teknelerde Makarnalar pişirildi, şaraplar açıldı…
Bizim teknede Ali Rıza nın telefonla arayıp Dilekten aldığı tarifle yaptığı fesleğenli makarnayı parmaklarımızı da yiyerek sildik süpürdük…
Patmos, oldukça geniş bir beton iskeleye sahip… Pilot kitaplardan okuduğumuz kadarıyla çok turistik bir ada… Aziz Yuhanna nın yaşayıp, İncilin kıyamet bölümünü yazdığı mağaranın ve adına kilise yapıldığı bir yer…
Omertanın en bilinçli turistik gezgini Varol Ağabey, elinden düşürmediği Yunan Adaları kitabıyla bizlere nereleri görmemiz gerektiği hakkında açıklayıcı bilgiler veriyor…
Patmos, Kos, Rodosu sayesinde çok güzel gezdik, öğrendik…
Teknelerin bağlı bulunduğu iskelenin hemen arkasında bulunan araç kiralama ofisinden 2 araba kiralayıp bir grup adayı dolaşmaya çıktık.
Aziz Yuhannanın Apocalipsis bölümünü yazdığı mağarayı gördük. Çok etkileyici bir yer… Tanrının sesinin geldiği kayanın da yer aldığı mağara çok sayıda turisti çekiyormuş…
Dağın tepesinde yer alan Kiliseyi gezdik bol fotograf çekildi. Hava çok rüzgârlı ve serindi… Kiliseden aşağıya inerken ise dar dolambaçlı yolların her iki yanı hediyelik eşya satan dükkânlar ve cafelerle dolu… Birine girip türk kahvesi içmeye başladık. Gruptan her gelen de bizi görüp birer kahve içti…
Adanın diğer tarafı da buradan çok güzel görünüyordu uzakta yarın gitmeyi düşündüğümüz İkaria adası uzanıyor.
Deniz ise bol köpüklü ve dalgalı…
Arkadaşlar, yine teknelere yakın bir yerde sıcak su ve tuvalet bulmuşlar. Ayrıca internette var… Kişi başı 3 euro verip bir güzel yıkanıp paklandık… Sıcak suyun altından kimse çıkmak istemiyor…
İnternetten ise hava durumunu kontrol ettik… Hava giderek sertleşecek ama sanki İkaria adasının korumasına girersek dalga boyu ve rüzgâr hızı azalacak… Sadece İkaria ile Mikanos arası 15–20 millik bir açık deniz geçişi bizi yoracak ama orayı aşarsak ver elini Mikanos…
Akşam için artık dinlenmiş, temizlenmiş, temiz kıyafetlerimizi giymiş hazırdık. Arkadaşların gidip ayarladığı bir tavernada yine uzun bir masa etrafında hep beraber oturduk. Güle oynaya, sohbet ederek, rakılar içildi… Mezeler yenildi… Taverna tıklım tıklımdı…
Bayram şerefine bardaklar şerefe kaldırıldığında tavernanın başka bir köşesinden bir bayanın türkçe “hepinize iyi bayramlar” diye seslenmesi de çok hoşumuza gitti… :)
Tam hatırlamıyorum ama burada da oldukça makul bir hesap ödedik…
Ariften mesaj geldi… Hava giderek bozacak… Salı gününden sonra ise düzelecek…
Tekneye doğru dönerken yolda Olimpiyakos-Panathinakos maçını seyreden fanatik taraftar lokali önünde son dakika da atılan gole hep beraber tezahürat yaptık… Birbirimize çok benziyoruz diye konuşarak teknelere geldik…
Sabah erkenden kalkacağız ve İkariaya kadar yükselip sonra iskeleye dönüp Mikanosa gideceğiz…
Saat 05.30 da Kaptanlar uyandı… Rüzgarın sesi ve ıslığı morallerimizi bozuyor. Hava oldukça soğuk, yine başlayacak ıslak seyrin düşüncesi bile kötü… Yataklarımız ise hala sıcak ve güvenli…
Kısa bir değerlendirme sonrası yataklara marş marş…
Saat 7.30 da kalktık önce tankerle taşınan su aldık sonra palamarlarımızı sırasıyla çözdük…
Hoşça kal Patmos… Umarım yine görüşürüz…
Hedef Mikanos…
Selametle…
Eyüp
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder