19 Ekim 2009

1.gün Bodrum - Vathi Koyu... (Kalimnos)



İstanbuldan Özcanla sabah 08.00 de arabayla yola çıktık. İlk durak Eskişehir...
Ankara ve Bursadan gelen arkadaşlarla beraber toplam 14 kişi kiraladığımız Midibüsle Bodruma gidiyoruz.
Gece geç vakit bir gece kalacağımız apart motele vardık. Yine bizim gruptan önce gelen 3 arkadaşımızla buluştuk. Yol boyu bitmeyen sohbetler devam ediyor, yeni katılan arkadaşlarla o kadar yorgunluğa rağmen oturup muhabbete devam ediyoruz.
Sabah uçakla gelen 3 arkadaşla beraber sayımız tamamlanıyor. 20 kişi...
Bodrum da sahildeki cadde üzerinde bir cafe de kahvaltı yapıyoruz ,hemen alışveriş ekipleri, tekneleri teslim alacak olan Kaptanlarımız görev bölüşümü yapılıyor...

Bodrum Milta Marinada tekneleri buluyoruz.
Teknelerin temizliği, tanıtılıp teslim alınmaları, alışverişlerin tamamlanıp teknelere yerleştirilmesi, pasaport ve belgelerin tamamlanması derken saat oldukça ilerledi... Geciktik...Diğer 2 tekne bizden yaklaşık 1 saat kadar önce yola çıkmıştı...
Son tekne olarak Biz (Volante) saat 15.00 gibi Bodrum Milta Marinadan palamarları çözüp avara olduk.

Kaptanlarımız, Şevket ve Ünal... Celal de iyi bir deneyim edinecek, artık bir sonraki seferlerde Kaptan olarak sorumluluk alacak...

İlkgün planımız erken çıkabilseydik gidebildiğimiz kadar yükselip Lipsoya varabilmekti...
Uzun bir seyir olacaktı ama sonuçta bu kısıtlı bir haftalık tatil süresinde Mikanosa gidip sonunda Marmarise dönmemiz gerekiyordu.
Bodrum körfezinden çıkıp sancağa yöneldiğimizde hava da iyice artmış ve dalgaları kafadan almaya başlamıştık... Tramolalarla yükselmeye çalışıyorduk. Hava gittikçe sertledi... 6-7 bofor bir hava...
Teknede çoğu arkadaşı deniz tuttu, bir iki arkadaş kusmaya başladı... Renkleri de iyice sarardı...
Rotayı revize etmeye,  öndeki teknelerle telsizle konuşup Kalimnos yakınlarında olduklarını öğrenince Vathi koyuna hava kararmadan girmeye karar verdik.
Vathi koyuna girdiğimizde hava kararıyordu...
Volare bizden önce girmiş bağlanmıştı bile... Volarede Özcan, Mustafa ve İbrahim var deneyimli ama ilk kez bu kadar sert bir havada ve uzun bir seyir yapacaklar...
Vathi koyu oldukça dar ve kıvrılarak uzanan sonuna doğru da sığlaşan bir koy. Koyun sonuna doğru sol tarafta beton bir iskele var. İskeleden önce ise minik bir plajı var...
Küçük bir köy... Sahilde birkaç taverna ve cafe... Bir iki market...

Koyun sonunda son kalan yere doğru kıçtankara olacağız.
Önce sancağa doğru neredeyse karşıkıyının dibine demiri atıp tornistan yapalım derken ırgat su koyverdi...
Bir türlü demiri atamıyoruz. Irgat boşa dönüyor.
Koy içinde bile rüzgar çok şiddetli...
Tekne bordasını rüzgara verince yerinde duramıyor biraz da tehlikeli bir şekilde daha sığ tarafa sürüklenmeye başladık. Bunun üzerine tekrar koyun ağzına doğru daha geniş bir alana yavaşça manevra yaptık.
Can, zincir ve ırgatla uğraşırken birden zincir denize ucunda çapayla birlikte hızla akmaya başladı... Hop, dur derken Can elini atarak zinciri tutarken ben de Can' ın eline birşey olmasın diye iki ayağımla zincire bastım. Benim ağırlığımla, Can' ın da zinciri tutmasıyla zincirin denize akması durdu ve yavaşça benimle birlikte açık olan zincir dolabına doğru asansör gibi inmeye başladık...
Artık ırgat çalışıyor, sorun neydi nasıl halloldu düşünmedik bile... Tekrar eski yerimize manevra yapıp, demiri atıp zinciri uzunca serip kıçtankara dikkatli bir şekilde dümen palamızı da kontrol ederek giderek sığlaşan iskeleye kıyıda bekleyen Volaredeki arkadaşların palamarlarımızı alıp yardım etmesiyle bağlandık...
Koyun başında bir tekne göründü yavaşça geliyor...
Bizim diğer tekne Caruso sanıyoruz... Ama o değil...
Sonra telefonla haber veriyorlar. Kalimnos ana limana girmişler. Vathi koyunu haritada işaretli olmadığı için bulamamışlar. Bu akşam onlar yok.



Beton iskelenin hemen arkasındaki açık bahçeli taverna ile akşam yemeği için konuşuluyor.
Tavernanın adı Porto Vathis...(http://www.portovathis.gr/ , www.kalymnos-isl.gr/portovathis)
Yemeğe kadar küçük yerleşim yeri Vathi hızlıca geziliyor...
Akşam teknelerden çıkıp hemen arkasındaki Tavernaya topluca geçtik. Birkaç merdiven çıkıp bahçede bize ayrılan uzun masanın etrafına 13 kişi oturduk. İçkiler bizden, ahtapot ızgara, greek salad, kalamar, balık olarak karagözden oluşan ve arkasından kahve içtiğimiz bir yemeğe toplamda 130 euro kadar ödedik. Kişi başı yaklaşık 10 euro... Bizce çok ucuz... Ve herşey çok lezzetli, servis çok iyiydi...
İlk gece, yaklaşık bir yıldır birbirimizi görmemiş olmanın verdiği bir özlemle çeşitli konularda daldan dala atlayarak heyecanlı, sesli, gürültülü keyifli bir sohbet eşliğinde geç saatlere kadar oturduk.
Aramızda olmayan Caruso ekibinin kulaklarını da çokça çınlattık bu arada...
Sabah erken kalkacağız, yolumuz uzun...
Hava durumu için Arif Kaptandan mesaj geliyor... Giderek sertleşecekmiş...
Volare teknesinin havuzluğunda içilen ice-tea lar eşliğinde biraz daha sohbet edip artık kapanan göz kapaklarıma direnemeyip yatmaya gidiyorum. ( Volare teknesi 150 şişe kadar ice tea almış. Aferin bizim çocuklara, sorumluluk alınca demek ki içki yerine meşrubat almışlar diye düşünüyorum...)

















Yarın Şeker Bayramı...
Geceboyu deliksiz bir uyku uyuyamadım. Mandar halatlarının rüzgarda çıkardığı sesler arasında defalarca uyandım.
Sabah 6.00 gibi kalktım. Varol Ağabey uyanmış, Can da fotograf makinasıyla ve tripoduyla tekneden çıkıyordu.

















Hava daha ağarmamıştı...

Elimizi, yüzümüzü yıkadıktan sonra, biraz fotograf çekip, biraz yürüdük ve sonunda güneş Türkiye üzerinden doğmaya başladı...
















Diğer arkadaşlarından uyanmasıyla hep beraber iskele üzerinde bayramlaşıp, birbirimizin elini sıkıp öpüşüp Varol Ağabeyin ikram ettiği bayram şekerlerini alıp yedik...

Dünkü tecrübe nedeniyle mükellef bir kahvaltı yapmamaya, deniz tutan arkadaşlarda profilaktik olarak seyre çıkmadan dramamine içmeye karar verdi.
Sırasıyla demirlerimizi alıp, palamarlarımızı çözüp Vathi koyundan sessizce ayrıldık...
Rota Patmos...

Selametle...

Eyüp

Hiç yorum yok: