15 Ekim 2009

5.gün Knidos...


En önde Volare, arkasından Caruso ve en son yine biz çıktık limandan...

Liman görevlisi genç telefon numarasını yazıp kartıyla bana verdi. Bir daha gidecek olursak önceden aramamızı söyledi, yer konusunda yardım edeceğini ekledi...

Hava çok güzel, ekipte tatlı bir yorgunluk var.
Herkes Kos' u çok sevdi... Bodrumdan günü birlik 12 euroya feribotlarla da geçildiğini öğrenmişler...
İlerde tekrar geleceklerini söylüyorlar...

Limandan çıkıp, sığlık kesimi de geçtikten sonra yelkenleri hemen full arma açtık...

Uzunca bir süre ayıbacağı sonrasında geniş apazla uçarcasına Carusoyu da peşimize takarak Knidos önlerine geldik...

İşte Deveboynu feneri... Tüm ihtişamıyla karşımızda...
Güneş Nisiros ile Kos arasından denize batmak üzereydi...

Bu seyirde bizi oldukça heyacanlandıran şey ise günlerdir denizde peşimizden çektiğimiz sırtıya bir balığın takılmasıydı... 8–9 Knot hızlarda pupa seyri yaparken sanırım şaşkınlıkla oltaya takılan balık çektik çektik neredeyse tekneye alınacak mesafede oltayı koparıp kaçtı...

Kaçan balık büyük olurmuş derler, Ünal Kaptan balık için Knidosa kadar yok şu kadardı yok bu kadardı deyip, üzüldü durdu...
Oltanın gitmesiyle bizim teknedeki balıkçılık faaliyeti de son buldu... 7 günde 0 balık... yazıyla sıfır...

Knidosa girdiğimizde güneş iyice batmış hava da kararmak üzereydi...
İskele tamamen dolu, hatta küçük koyda alargada demirlemiş birçok tekne vardı...
Volare önceden gelmiş ve iskeledeki son yere aborda olmuştu, bize yer yoktu...

Caruso demir attı ve bir guletin yanına doğru alargada, Koyun iskele tarafına bizde demirimizi atıp, Carusoya yaklaştık ve birbirimize bağlandık.


Önce artık klasik hale gelmiş olan şarapları açıp biraz dinlendikten sonra sıra yemek hazırlamaya geldi... Bizim teknede havuzluğu aydınlatacak seyyar lambamız da sorun çıkardı...
Biminiyi topladık.
Ayışığı ve binlerce yıldızın ışığı altında teknede kalan nevale çıkarıldı ve güzelce yedik...
Caruso ile yanyana karşılıklı tabaklar alınıp verildi...
Hava çok rüzgârlı, göz kararı aldığım kerterizleri de kontrol ederek yemeği bitirdim.

Yanımızdaki guletten kahkaha dolu neşeli sesler yükseliyor... Carusodaki bitirimler meğerse olayı çözmüşler bile... Gulette sadece 13-14 bayan var... Orda kahkaha yükseliyor ardından bizim teknelerde neşeli sesler, şarkılar vb yükseliyor...
Fakat o da ne! Giderek Gulete yaklaşıyoruz... Biz Caruso dan ayrılıp, demirimizi tazelemeye karar verdik.
Bu kısmı kısa keseyim sonuçta Caruso Gulete aborda olacak kadar yaslandı, tüm bayanlar Guletin küpeştesinden sarkıp Carusoya bakıyor, bizimkiler işi gücü bırakmış onlarla laflaşıyor derken... Guletten kuvvetli bir alkış ve heyooo sesi eşliğinde bizimkilerde yavaşça Guletten ayrıldı...

Caruso 4–5 kez demir atmasına rağmen bir türlü tutunamıyor...
İşin kötüsü o gecenin karanlığında işler sarpasarınca aynı hatalı seçimlerin tekrarı ile aynı yere demir atıp atıp duruyorlar... Biraz sakinleşip yeniden denemeliler... Uzaktan sesimizi duyurmak için bağırmak daha da sakıncalı olacak...
Neyse başka bir yer seçip daha güvenli bir demir atıp uzunca zincir serdiler...

Yarın sabah hava iyice ışımadan yola çıkmaya karar verdik... Volare teknesine telefonla söyledik...

Bu gece havuzlukta yatmalı. Gökyüzü ışıl ışıl samanyolu, binlerce yıldız, parlak gezegenler...
Birden bir yıldız kaydı...
O kadar uzunca süzüldü ki siyah gökyüzünde bir parlak iz bırakarak...
Evet, evet...!! Havuzlukta uyumalı bu gece...

Yarın rota Rodos...

Eyüp (devamı var)

Hiç yorum yok: