15 Ekim 2009

6.gün Rodos...



Sabahın köründe kalkmışlar...

Ben seslere uyandım ama yataktan kalkmıyorum, bizim çocuklar da ses çıkartmamaya çalışıyorlar...
Her yer karanlık, sessizce giyindim..
Hava oldukça serin, çantanın dibinden yaz kış eksik etmediğim el örmesi yün başlığı çıkardım...
Motor çalışıyor, ırgatı da çalıştırdılar zinciri topluyorlar... Yarısı çökmüş mendireğin sığlıklarına takılmazlar inşallah diyorum (Knidosu bilenler hatırlayacaktır)
Yine de çıkmadım havuzluğa...
Yavaş yavaş yol verdiler. Demirde geldi, zincirliğin kapağı kapandı... Celal, usturmaçaları toplaya toplaya havuzluğa dönüyor... Şevket dümende, Ünal da pilot kitabı masaya koyuyor...
Çıktım havuzluğa, Knidosa arkasından baktım... Bir tekne daha hazırlık yapıyor çıkış için Caruso olsa gerek...
Limanı çıkar çıkmaz yol verdiler iyice tekneye...

Hava süt liman rüzgârdan eser yok, deniz ise dümdüz... Güneş ise uzaktan yavaş yavaş doğuyor...
Motorla yol alıyoruz.
Celal yatmaya gitti, Şevket ise otopilotu devreye soktu ve çay yapmak için aşağıya indi...
Varol Abi hala bizimle ve sabahın bu saatlerini çok sever biliyorum..
Havuzlukta bir kenarda oturuyor doğan güneşin yüzüne vurduğu kızıllığıyla dalmış gitmiş derin düşüncelere...
Ünalla keşke oltamız olsaydı, kesinlikle balık yakalardık diyoruz...
Oltamızı dün kaptırdık ya, rahatız istediğimiz kadar sallayabiliriz

Güneş giderek yükseliyor, uzaktan Palamutbükünü görüyoruz. Karşımızda ise Symi...
Yarı uyuyup yarı uyanık miller birer birer azalıyor. Rodos karşımızda boylu boyunca uzanıyor koca bir gölge gibi...
Ne kadar büyük diyoruz...
Güneye indikçe hava da iyice ısındı, terlemeye başladık.
Ali Rıza ve Şevket teknenin arkasında duşla serinliyorlar.
Yolda yüzme molası vermek istemiyorum.
Bir an önce varalım Rodosa diyorum.
Bakalım yer sorununu nasıl halledeceğiz.
Geçen seyirlerimizden kalma çok olumsuz anılarım var.









Artık Rodosa iyice yaklaştık, iskelemizde kalan Symiyi tamamen geçtik...
Rodosa inen ve kalkan uçaklara bakıyoruz. Neredeyse 2 dk da bir uçak iniyor ve kalkıyor. Çok turistik bir ada...


Bu arada yol boyunca bizi geçen 2–3 tane dev gibi cruiser yolcu gemilerini de söylemeden geçemeyeceğim... Yüzen bir otel gibi alacakaranlıkta her tarafları ışıl ışıl uzağımızdan gelip geçtiler...


Mandraki limanına yaklaşırken diğer teknelerin oldukça önünde olduğumuzu öğrendik. Telsizden onlara da biraz daha hızlı gelmelerini söyledik.
Bu arada farklı yönden gelen birkaç yelkenli ile Mandrakiye önce varmak için bir çekişme de yaşadık. Biz diğer teknelerden sonra limana girdik.

Liman oldukça boş görünüyor ama nereye yaklaşsak uzunca halatlarla rezerve edilmiş olduğunu görüyoruz.
Canımız sıkıldı.. Liman içinde bizden önce giren teknenin boş bir yer bulduğunu görmemiz üzerine keşke 5 dk erken gelebilseydik diye hayıflandık...
Birden aklıma Ümit Sarp Korsanın verdiği telefon geldi. Hemen aradım ve çaldı...Celale verdim telefonu… Maki, Ümitin dost olduğu Rodos Limanda yer vb sorunlarda yardımcı olduğu bir arkadaşı. Maki ye Ümitin arkadaşı olduğumuzu, telefon numarasını ondan aldığımızı ve şimdi Mandraki Limanına geldiğimizi ama maalesef yer bulamadığımızı söyledik. Maki de "no problem, no problem" ve "simi, simi" diye birşeyler söylüyor. Biz de hayır simi değil biz rodos mandrakideyiz diye cevap veriyoruz.
O hala simi, simi diyor... Bu arada gözlerimiz limanda yer ararken birinin el salladığını ve bize doğru see me, see me diye bağırdığını görünce. Bunun Maki olduğunu anladık. Bizi boş bir yere çağırıyor. Oradaki bağlı halatı çözmüş. Hemen kıçtankara manevra ile demir atıp oraya bağlandık. Sanki kırk yıllık arkadaşmış gibi sarılıp öpüştük...
Arkamızdan gelen 2 tekne daha olduğunu söyleyince önce yüzünü buruşturdu sonra hallederiz bakalım dedi... İlk tekneyi bekledik. Caruso giriş yaptı, bizde kıyıdan el sallayıp bağıra çağıra Makinin gizlice ayarladığı bir yere ittir kaktır aborda ettik onları. Volare geldiğinde Carusonun üzerine aborda olacak...
Makiye ücret sorduk istemedi. Çok üsteledik ama almadı. Sonra kırık dökük İngilizce İstanbulda Ümitten alırım dedi..

Yarın saat 12.00 e kadar serbestiz. Akşam 20.00 de birlikte yemek yiyeceğiz...
İsteyen istediği gibi gezmeye dolaşmaya çıkabilir.
Rodos, bu gezimizdeki son ada, yarın memlekete dönüyoruz.
Hediyelikler alınacak. Özellikle içki dükkânları tavaf edilecek...

Bizim tekne 2 araba kiralayıp doğru Lindosa yollandık. Arkamızdan diğer arkadaşlar da geldi...

Akşam yemeğini herzaman ki gibi Nikos Taverna da yedik. Nikos ve Rodostan dostlarımızla beraber yediğimiz yemekte ilk kez toplu bir fotograf çektirdik...

Gece ise sabaha kadar sürdü...

Ertesi sabah sayım yaptığımızda eksiksiz herkes tamdı...

Eyüp

Rodos fotografları (devamı var)

Hiç yorum yok: