12 Ağustos 2009

Knidos...







Knidos;
Gitmeye doyamadığım bir yer...
Girişte batık limana ve döküntülere dikkat edilmeli...Alargada kalınılabilir.



Zaten sezonda iskelede yer bulmak sorun.
Yemek için bir restoran var.
Bu sene işletmecileri değişmiş. Bizi çağırdılar ama biz teknede yiyeceğimiz için gitmedik.
Başka müşteri de olmadığından erkence jeneratörü kapadılar ve koy muhteşem bir sessizliğe gömüldü...

Sessizliği dinlemek...
Gerçekten bizim gibi kalabalık şehirlerde yaşayanlar için muhteşem...

Müze bekçisi, bu sene seçimlerde yakındaki köyün muhtarı olmuş. Saatlerce konuştuk, çok ilginç ve güzel düşünceleri var. Umarım gerçekleştirir...



Ve seyir notlarımızdan alıntı...

"...Bugünkü rotamız Hayıtbükü, Palamutbükü ve Knidos.
Rüzgarsız bir havada motorla seyre başladık. Bir iki yelken denememiz oldu. Ancak kısa süre içinde rüzgarın gücü kesildi.
Bir-iki saat sonra Hayıtbükü’ne (36o 41’ 03 N; 27o 34’24 E)giriş yaptık.

Buraya karadan da ulaşım var. Çok küçük birkaç tesis olan küçük ve bakir bir koy. İskelesi var. Ancak sezonda sürekli dolu olduğundan eminim.
Sakin bir tatil geçirmek için ideal gibi duruyor.
Koyun içerisinde hafifçe dolanarak durmadan çıktık.

Şimdiki hedefimiz Palamutbükü. Hayıt büküne çok yakın olan Palamutbükü’ne ( 36o 40’ 07 N; 027o 30’11 E) kısa süre içerisinde ulaşıyoruz.
Palamutbükünde küçük bir liman var. Buraya bağlandık. Ve ilk kez denize girdik. Deniz oldukça serin, sakin ve temizdi.
O kadar sakindi ki yalnız bir ahtapot bize süre eşlik etti.
Palamutbükü’nde hummalı bir yol çalışması vardı.
Yol bittiğinde sahil daha temiz ve düzenli olacağa benziyor. Palamutbükü’nde duyulan tek ses yol yapımında çalışan işçilerin garip bağırtıları.

Akşam üstüne kadar Palamutbükü’nde kaldık. Burada su ve elektrik imkanı da var. Su imkanı olunca sıcak ve uzun bir duş aldıktan sonra sıcak çorba ve birer sandviçle keyfimizi perçinledik.

Demir alma zamanı rotamız Knidos. (36o 41’ 05 N; 027o 22’ 28 E)
Geçen seneki kalabalık ve yüzer iskeleden eser yok.
Yüzer iskele şiddetli lodosta hasar görmüş ve bu nedenle kaldırmışlar.

Kazıklı iskele yerine neden yüzer iskele yapıldığını Knidos antik kentinin eski görevlisi, yeni muhtarından öğrendik.

Knidos’un yok oluşuna neden olan deprem, yerleşim alanlarını 7 metre denizin içine gömmüş. Şehrin bir bölümü Knidos limanının altında kalmış.
Buradaki eserlere zarar vermemek için iskele izinle ve sınırlı olarak yapılabilmiş.
Knidos iskelesine aborda olduk.

Gün batımı yaklaşırken şarap ve peynir bizlere eşlik etti.

Murat her zaman olduğu gibi fotoğraf makinesi ile her şeyi fotoğraflamaya başladı. Alper Knidos antik şehrini dolaşıyor.
Bir ara kendisi antik tiyatroda gördük. Sesi tüm netliği ile bize kadar ulaşabiliyordu.
Güzel sesinden ( Böyle bir rivayet var. Henüz duyamadık.) bir şarkı istedik ancak başarılı olduğumuzu söyleyemem.

Murat fotoğraf çekimi sırasında Şahin adında bir balıkçı ile tanışmış. Gün batımı sırasında onunla birlikte ağ toplamaya gittiler. Onlara Alper de eşlik etti.

Bizler laciverte dönen eşsiz gökyüzünün altında şarap ve peynir keyfimize devam ettik. Çok huzurlu ve dingin bir ortam.

Zaman zaman karadan esen rüzgar kekik kokuları getiriyor.

Murat ve Alper’in dönüşü karanlığı buldu.
Hazırladığımız fesleğenli makarnayı afiyetle yedik. Ve uzunca bir süre balıkçı Şahin Reis’in ağ temizlemesini izleyerek sohbet ettik. Ağdan çıkan tüm barbunları satın aldık.

Gece hava iyice serinledi.
Yarın sabah 4:00’da yola çıkacağız.
Amacımız sabah gün doğduğunda Nisiros’ta olmak..."

Hiç yorum yok: