23 Kasım 2011

Ve Girit seyrimiz...(2011 Omerta)



Sevgili Arkadaşlar,
Kurban Bayramını fırsat bilerek önceden planladığımız 9 gün süren Girit seyrini tamamladık.


Risus--------------------- Pamina Blue
Geziye Off Shore Yatçılıkdan kiraladığımız 53 Feet Jeanneau Risus ve 54 DC Jeanneau Pamina Blue adlı teknelerle çıktık.
Tekneler çok güzel, rahat... Pamina Blue 4 kabinli, 4 tuvaletli, ayrıca 2 ranzalı bir bölümü ve önde bağımsız girişi olan gemici kabini var. Salon ise kocaman.
Risus, 3 kabinli, 3 tuvalet ve duşu var. Onun da önde bağımsız bir gemici kabini mevcut, salon süper, LED TV vs herşey mevcut, ilk kez bu kadar büyük ve geniş teknelerle seyir yapıyoruz.
Yelken seyri de çok iyi, elektrikli vinçler büyük kolaylık. Ortalama hızımız 7-8 knot' ın altına pek düşmüyor.



Ekipler; Pamina Blue; Mustafa Güler, Deniz Erduran, Kubilay Çağlar, Baki Güler, Barış Aslanhan, Sadık Kutlu ve Burhanettin Aydoğan



Risus; Ünal Çilingir, Celal Mestçioğlu, Mutlu Tekin, Ali Kavak, Bülent Aslanhan ve Ben

Marmaris-Aya Nikola (Girit)
Saat 11.00 gibi Marmaris Albatros Marinadan avara olduk.



Hemen üyesi olduğum Gezgin Korsan grubunun bayrağını sancak gurcataya toka ettim.

Bir aksilik olmazsa planımız mola vermeksizin 165 nm uzaklıkta Girit Aya Nikola Limanına varmak. Giriş işlemini orada yapacağız. Hava açık, rüzgar yıldız ve batı-yıldız şeklinde seyir boyu ortalama 12-18 knot arasında devamlı esti... Güzel bir yelken seyri yaptık, seyir yaklaşık 23-24 saat kadar sürdü. Bu sürenin yaklaşık 20 saati yelken yaptık.



Halki adasını bordalamaya başladığımızda hava iyice kararmıştı, Kuzeyli rüzgarların yuvarlayıp herhangi bir engelle karşılaşmadığı için iyice büyüttüğü dalgalar seyir keyfimizi biraz bozup, bazı arkadaşları deniz tutsa da yıldızların yol göstericiliğinde keyifli bir gece seyrine başladık.


Barış Aslanhan------------- -----------Deniz Erduran

Kayan göktaşları gecenin karanlığını yırtarken orada olmalıydınız...


Aya Nikola

Ertesi gün saat 10.00 gibi Marinaya bağlandık. Bizden yaklaşık 1,5 saat kadar sonra da Pamina Blue marinaya giriş yaptı.



Pamina Blue gece rotasını bizden açmış ve farklı bir açıyla limana gelmişti, yolda sabaha karşı tuttukları lambukayı da daha limana gelmeden güzelce pişirip afiyetle yemişler.

Bir görevli geldi elektrik, su bağladık. 2 günlük 47 euro bağlama parası ödedik.
Ünal ve Deniz Kaptanlar ellerinde tekne evrakları ve pasaportlarımızla giriş işlemlerini yapmaya gittiler.
Bu giriş işlemleri neredeyse 2 günümüzü aldı, bu blogu okuyan dostlara tavsiyem sakın ola ki soran olmadığı müddetçe giriş işlemi filan yaptırmasınlar. Deyim yerindeyse arkadaşlarımızın emdiği sütü burunlarından getirmişler...


Marshall Adalarının bayrağı

Burada fazla detaya girmek istemiyorum ama bizim tekne Marshall Adalarına kayıtlı olduğundan ve burdaki görevli burayı bilmediğinden hem işimiz çok uzadı hem de ekstra 100 euro ödedik. (diğer tekne AB bandıralı olduğundan 30 euro ödedik)

Bazı arkadaşlar marina' nın hemen yanındaki plajda yüzdüler...İlk gün hepimiz çok yorgunuz, gezmeye pek mecalimiz yok. Ama yine de şehirde sahil kenarında açık bir tavernayla konuşup, pazarlık yapıp grup olarak gittik. Sezon dışı olduğundan heryer sessiz, pek kimseler yok. O nedenle biz 13 kişi oldukça popüler ve rağbet görüyoruz.
Akşam yemeği, rakı, mezeler ardından oradaki Kürdistanlıyım (Irak Kürdistanı) diyen birinin ısmarladığı tatlı ve kahvelerle sona erdi. Bol sohbet, seyrin detayları ve mavrası yapıldı, güldük eğlendik...



Şehir oldukça derli toplu, kısa bir şehir gezisi sonrası marinaya teknelerimize döndük ve erkenden yatalım diyoruz ama uykumuz da biraz kaçtı, hadi king partisi yapalım dendi... Sonuç Celal ve Burhan için hüsran oldu. Oyunu bilenler bilir, Rıfkı deyip de rıfkı yiyen Burhan Kaptanı tüm gezide kızdıracak malzeme ilk günden elimizdeydi... :)
Yenilen pehlivan güreşe doymazmış misali bir parti daha oynadıktan sonra sonuç yine Burhan ve Celal için hüsran olunca, sonunda uykumuz geldi ve yattık...

3. Gün Aya Nikola-Iraklion



Sabah tüm yorgunluğumuza rağmen erken kalktık. Marinanın duş ve tuvaletleri özel bir şifreyle girilen küçük bir bina içinde.
Az sayıdaki duş ve tuvaletler için sırada beklerken girişte uzakyolcu teknelerinde yaşayanların okudukları kitapları değiş tokuş yaptıkları minik kütüphanede Orhan Pamuk' un İtalyanca çevrisi yapılmış bir kitabını görmek de bizleri sevindirdi..
Yan duvardaki ilan panosunda da oldukça ucuz çeşitli tekne malzemeleri ilanları mevcuttu..
Sıraya girdik, güzelce yıkanıp, aklanıp paklandık, temiz tişortlar ve şortlar giyinildi.



Teknelerimizde güzel bir kahvaltı yaptık.
Bugün Girit' in başkentine gideceğiz. Iraklion yaklaşık 70 km kadar batıda. Kıyıya paralel güzel bir asfalt ile Girit' in kuzey kıyısına dizilmiş ve araları birbirine eşit uzaklıkta ortalama 70 km ile sıralanmış Iraklion, Rethminon ve en batıdaki Hanya' ya gitmek için Mustafa Güler' in yoğun pazarlığı sonucu 3 günlüğü 200 euro ya biri Caddy, diğerleri Hyundai Atos marka 3 araba kiraladık. Bu arada Deniz ve Ünal hala giriş işlemleri için ordan oraya koşuşturup duruyorlardı. Nihayet saat 14.00 gibi işlemleri tamamlayıp döndüler.
Arabalara dağılıp, peşpeşe Irakliona doğru yola koyulduk. Girit, bize yakın adalara hiç benzemiyor, oldukça yeşil, hatta haksızlık yapmayayım yemyeşil, bağlar, bahçeler, zeytinlikler, narenciye bahçeleri ile dolu... İklim koşulları da sanırım bu türlü tarıma oldukça uygun..
Minik sahil kasabaları, tatil siteleri, köyler arasından geçerek Irakliona vardık. Arabaları merkezde bir otoparka bırakıp gezmeye başladık.



Sokaklar bomboş, turizm mevsimi bitmiş. Krizin etkileri de görülüyor. Protesto duvar yazıları özellikle banka duvarlarında yoğun...


Ali Kavak ve Mutlu Tekin



Hava karardı, karnımız iyice acıktı. Turistik bir meydanda İzmir Kebap adında bir restoran gördüysek de yüz vermeyip, daha yerel Girit mutfağına has yemekler yiyeceğimiz çok güzel, şık ahşap 2 katlı bir Restoran bulduk salonu sadece bize ayırmışlar, yerel sofra şarapları ve uzo eşliğinde güzel bir yemek yedik.



Yemek sonrası biraz daha yürüyüş yapıp arabalarımıza binip, şoför dışındakilerin uyukladığı 1,5 saatlik bir yolculuk sonrası teknelerimize döndük.
Bu gece King yok ama Poker oynayalım dendi.
Fiyonk makarnaların tanesinin 10 kuruş, plastik çaybardağı altıklarının 1 euro yerine geçtiği fişlerle sıkı bir poker partisi başladı.
Sonuç mu? Kubilay ve Celal için hüsran... Sanırım ilk gün 5-6 euro kadar kayıpla partiyi sonlandırdılar.
Yarın sabah erken kalkılacak yolumuz uzun, arabalarla Rethminon ve Hanya gezilip görülecek. Hanya' da bir gece kalacağız.

4. Gün Hanya...



Yine erken uyandık, duş ve kahvaltı faslından sonra küçük sırt çantalarımızı da hazırlayıp arabalara bindik ve Hanya' ya doğru yola çıktık. Biz hiçbir yerde mola vermeden direk olarak Hanya' ya gittik. Diğer arkadaşların bir kısmı yol üstünde Minos uygarlığı ile ilgili arkeolojik kazılarında yapıldığı müzeleri gezecekler. Knossos sarayına gidecekler.



Hanya çok güzel bir şehir, limanında çok güzel tarihi bir cami var.
Liman ve çevresi nerdeyse yüzlerce otel, pansiyon tarafından çevrili dar ve güzel sokaklarla labirent gibi...



Her sokak ayrıca minik bar ve cafelerle, tavernalarla dolu.
Ama mevsim turizm sezonu olmadığından heryer bomboş...
2-3 saat kadar sonra diğer arkadaşlar da geldiler. Beraberce gezmeye devam ettik. Akşam kalmak için uzun pazarlıklar sonucu 2 farklı otel de 2 er kişilik odalarda kişi başı 10 euro ya anlaştık.


Kubilay Çağlar

Bu arada biz otel arıyorlar diye düşündüğümüz bir grubu ara sokaklarda oldukça sota sayılayabilecek bir minik barın önünde oturmuş, birkaç meze ile içki içip, Eleni adlı sempatik bir hanımdan Girit hakkında bilgi alırken yakaladık. Eleni neredeyse 1 kilo kadar Uzo' yu içmiş olmasına rağmen hala ayakta ve devrilmeden Mustafa' ya Girit mutfagı konusunda seminer veriyordu. Önlerine ceviz koyup nasıl kırılacağını anlatıyor ve keyifle gülüyordu. Biz ise Halkların kardeşliği ve dostlukların gelişmesi adına arkadaşlarımızla gurur duyup, sesimizi çıkarmayıp, otel aramaya devam ettik...
Kalacak yer konusu hallolunca yemek için limanda bağlı bir guletin türk gemicisi' nin tavsiyesi ile liman boyunca yanyana dizilmiş tavernaların birinde dışarda kurdurduğumuz uzunca bir masa etrafında çok keyifli ve çok şezzetli ve ucuz bir yemek yedik. Herzaman ki gibi şarap, uzo ve rakılar sular gibi içildi.



Daha sonra yine bir tur atıp, gece kulübü, bar vb gitmek isteyen haytalar ayrıldı. Zaten peşimize düşen birkaç kişi ellerinde broşür ve kartlarla bizleri kendi kulüplerine götürmek için yarışıyordu.
Ben erkenden gidip yattım. O nedenle o gece hakkında detaylı bilgim yok. Bilgisi ve görgüsü olanlar da ser verip sır vermiyor... :) Ehh tabii grubun adı omerta, dolayısıyla kimse konuşmuyor.



Sabah kalktık kahve ve birer tosttan ibaret kahvaltımızı yaptık. Daha sonra biz teknemizin olduğu Aya Nikolaya doğru yola çıktık. Diğer arkadaşlar, gecenin yorgunluğunu çıkarmak için biraz geç kalkmışlar. Ve sonrası hediyelik birşeyler almak için çarşı pazar dolaşacaklar.



Biz, yolda Rethminon (Resmo) şehrine uğrayıp, şehir içinde bir tur atıp devam ederek teknemize döndük.

Oldukça erken dönmüştük. Bol bol vaktimiz vardı. Arabamızın anahtarını teslim ettik. Marina idaresine sabah erken ayrılabileceğimizi söyleyip 3 euro elektrik parasını ödeyip depozit vediğimiz 20 euromuzu aldık. Denize girdik, ben biraz uyudum. Bazı arkadaşlar şehri gezdiler.
Hava kararmaya yakın diğer arkadaşlar geldi. Biz bu arada akşam yemeğini hazırlamıştık. Diğer yol yorgunlarına güzel bir jest yaparak yemeğe davet ettik. Bizim teknenin havuzluğunda hepberaber yemek yedik.
Hava durumu için Dr. Mehmet Erem telefonla aradı, uzunca bir değerlendirme yaptık. Ben gece uyumadan yola çıkalım diyorum. Diğer tekne kaptanları da bunun üzerine rota çalışması yapıyor, bizimkiler gece seyir hazırlığına giriştiler. Sıcaksu, meyva, biraz sandviç vb yiyecek havuzlukta yerlerine konuyor. İşler tamamlandı ama bu sefer bazı arkadaşlar gece gitmeyelim, sabah erken yola çıkalım diye muhalefet etmeye başladı. Epeyce bir görüş teatisi sonrası son sözü komodor olarak söyledim. Geceyarısı 00.30 da yola çıkıyoruz.
O saate kadar başladık kağıt oynamaya. Kubilay ve Celal yine paraları kaptırdı...

5.Gün Kassos...



Saat 00.30 hava açık, rüzgar çok az...
Sessizce palamarları çözdük, demirimizi alıp o dar yerden bowthruster yardımıyla sorunsuzca çıkıp, gecenin karanlığına doğru süzüldük. Hızla teknenin üzeri neta edildi, usturmaçalar toplandı. Ve çok ağır yolla diğer teknenin de marinadan çıkmasını bekledik. Diğer teknemizin silyon fenerlerini de görünce anayelkeni açıp, biraz daha hız verip Kassos rotasına girdik. Peşpeşe gidiyoruz. Girit' in doğu ucundaki sığlık ve küçük adacıkları üzerlerindeki gecefenerlerinin bize güven veren ışığında gözleyip, sırasıyla bordalayıp açıkdenize çıktık. Hava oldukça nemli ve sisli... Yolumuz yaklaşık 65 nm. Sabah 8-9.00 gibi Kassos' a varmayı hedefliyoruz.
Gece boyu kayda değer bir sorun yaşamadık, uyumayanlarla sohbet, muhabbet, dün geceki Hanya maceraları vb. Acıkınca hazırladığımız sandviçler yenildi, uyku bastırınca neskafeler içildi...


Mutlu Tekin....................................................Ünal Çilingir

Uyandığımda Kassos' a oldukça yaklaşmıştık. Yaklaşık 1-1,5 mil kadar önümüzde Pamina Blue vardı. Hava güneşli, masmavi...
Pamina Blue yeni limanın oldukça yüksek beton iskelesine aborda oldu. Bize de liman içine doğru beton iskelenin kendilerine dik son bölümüne aborda olabileceğimizi seslendiler.



Tüm usturmaçalarımızı teknenin iskelesine vardavelaya bağladık.
Pruvada bir arkadaş elinde bağlama halatı, bir diğerimiz iskele kıç tarafta elinde bağlama halatı ve dümende Mutlu Kaptan usulca gösterilen yere aborda olup, tekneyi güzelce bağladılar. Ayrıca bir açmaz alarak tekneyi sağlama aldılar.
Kassos son derece sessiz ve oldukça şirin bir ada...
Biraz yürüyünce eski limana vardık. Oraya da bağlanabilir mişiz. Orada minik bir plaj da var.
Limandan köye doğru yürüyünce ilk dükkanlardan biri olan Hırdavat ve Boya satan dükkanın önündeki bir şahıs bize Türk müsünüz? diye seslenince adını daha önce Sevgili Hakkı Algın Ağabeyden duyduğum Mihail ile tanıştık.
Mihail, yıllar önce adaya yerleşmiş. Evli, çoluk çocuk ve iş sahibi...
Kendini Türkiyeli olarak addediyor. Beyaz Rus atalarının yıllar önce Büyükada' ya yerleştiğini, orda evi olduğunu söylüyor. Oldukça güzel bir türkçesi var.
Bize adayı tanıttı, küçük olmasına rağmen ve nüfusu çok az olmasına rağmen AB tarafından 15 milyon euro verilmiş ve liman, yol vb yapılmış. Hatta küçük bir havaalanı varmış. Hergün kocaman feribot uğruyormuş. 15 kadar öğretmen, 4 doktor varmış. Girit' in çok zengin olduğunu önümüzdeki yıllarda Yunanistan'dan ayrılmak istediğini, bu konuda referandum yapacağını vb anlattı.



Minik köyü gezdik, çok eski minnacık bir küçük kayıkların barındığı önünde feneri bile bulunan şirin bir limanı daha varmış, orda oturduk be birer türk kahvesi içtik.
Yapacak fazla bir iş yok. Heryerini yarım saatte gezdik. Bir kısmımız güneşlendi, bir kısmımız oltaları çıkardı ve balık tutmaya çalıştı, bir kısmımız yüzdü...
Akşamları hava oldukça erken kararıyor ve güneş gider gitmez oldukça kuvvetli bir soğuk içimizi donduruyor.
Yine bizim teknenin havuzluğunda güzel bir yemek faslından sonra sıkı bir poker partisine başladık. Bu arada köyde bir düğün veya bir eğlence var, o kadar gürültü bu kadar küçük ve ıssız adadan nasıl geliyor, şaşırdık...
Poker partisi ise artık ne siz sorun ne ben söyleyeyim herzamanki gibi sonuçlandı...
Sabah erken kalkacağız ve Halkiye dümen tutacağız...

5.gün Halki...



Sabah uyandığımda saat 05.30 du, hemen kalktım yüzümü yıkadım ve Pamina Blue da Burhan Kaptanı uyandırdım. Bizim tekneye döndüm ve Mutluyla beraber herkes uyurken palamarları çözüp, açmazı açıp, halatlarımızı topladık, dümende Mutlu Kaptan yavaşça usulcacık Kassos' dan ayrıldık.
Bugün olanları sanırım ömrümüz boyunca unutmayacağız.



Pamina Blue hemen arkamızdan geliyordu, biraz ilerleyip adanın kuytusundan çıkarçıkmaz dar apaz gelen rüzgarda yelkenleri tam arma açınca hızlanarak ileriye doğru atıldık... Rotamız Halki.
Karpathos adası ile Kassos arası Şilep ve Tankerlerin geçiş yolunda olduğundan dikkatle gelip geçen gemileri seyredip, gözleyerek geçtik. Ve Karpathos' un dik kıyılarına paralel seyretmeye başladık. Yaklaşık 1 mil kadar arkamızdan gelen Pamina Blue bu esnada etrafında bir daire çizmeye ve sağa sola doğru anlamsız şekilde gitmeye başlayınca, herhalde istemsiz kavança attılar vb yorumlar yaptık. Telsizden sorunca ise büyük bir balık tuttuklarını, o nedenle durduklarını söyleyince müstehzi bir gülümsemeyle inanmadık.


Sadık Kutlu.....................................................Baki Güler

Meğerse gerçekten şimdiye kadar yaptıgımız tüm seyirlerde tuttuğumuzdan fazlasını bir kerede yakalamışlar. Ve saatlerce bu kocaman Albakor cinsi Orkinos' u tekneye çekmeye çalışmışlar ve sonunda da başarmışlar...
(Balığın cinsini telefonla İstanbuldan Mehmet Erem' e tarif ederek doğruladık)



Bizim ise yelken seyrimiz sorunsuz ama hiç balık yakalayamayarak Halki de sona erdi. Halki beton iskelesine feribotun gelmeyeceğini öğrendikten sonra sancaktan aborda olduk.



Pamina Blue ise Halki yakınlarında ayrıca bir Kılıçbalığı da yakalayıp yaklaşık 2 saat kadar sonra önümüze aborda oldu. Teknede bir sevinç ve gurur havası hakim. Özellikle Sadık Kutlu ile Baki Güler' in gözlerinin içi gülüyor ve hep bir ağızdan balıkları nasıl yakaladıklarını anlatıyorlardı. Orkinos' u tarttığımızda 30 kg üzerinde olduğunu gördük. Kuyruğu şimdilik Pamina Blue' nun vardevalasını süslüyordu.
Kılıçbalığı ise yavru olup, yaklaşık 4 kg kadardı. O' nun da kılıcı güzelce kesilip anı olarak Sadık tarafından alındı.



Sadık Kutlu Bursa da Ürolog, Baki Güler ise Kayseri de Göz Doktoru, ama inanın o kadar büyük ve gelişmiş bir balıkçı çantaları ile gelmişlerdi ki, ameliyat çantaları o kadar donanımlı değildir. :) Tüm gezi boyuncaki balık tutma çabalarının karşılığını bugün almışlardı...
Halki' de deniz o kadar temiz ki.. Hava biraz soğumaya başlasa bile hemen denize girdik.
Sonrası teknede birer kadeh şarap içip, peynir, kuruyemiş vb yiyip, Halki' yi ilk kez gören arkadaşlarla bir yürüyüş yaptık. Heryer kapalı gibi.



Liman' ın hemen arkasında "Taverna Maria" adlı açık yerin sahibesi Maria ile konuşup, balığımızı pişireceğini, bol salata ve birkaç meze ile açıklıktaki yaşlı çınarın altına masa kurabileceğini öğrendik.
Kubilay' ın aşçılığında büyük ve bol bir kömür ateşinde balıkları önce kılıç, sonra albakor olmak üzere patlayıncaya kadar yedik. Yemeğin tüm konusu balıkların nasıl tutulduğu ve üç silahşörlerin deyişlerinin anlamı üzerine engin bol gülmeceli sohbetler şeklinde geçti. O kadar çok balık pişirmişiz ki Halki de ne kadar kedi varsa hepsi doydu...



Yine bir yürüyüş ve sonrası teknemizde sıkı bir poker partisi yapıp uyuduk.
Yarın sabah rotamız Rodos...

Rodos



Sabah herzamanki gibi erken uyandık. Kahvaltıyı teknemizde yapacağız. Akşam biz poker oynarken Ünal, Halki' nin öğretmeniyle arkadaşlığı ilerletmiş. Sabah 09.00 da buluşup onu da Rodos'a götürmek konusunda da anlaşmışlar. Ama arkamızdan fırtına geliyor, dostlar telefonla uyarıyor, internette meteorolojik sitelerde tüm ege ve bulunduğumuz yöreler giderek kızarıyor. Çay, peynir, zeytin ve fırından alınan taze ekmekten oluşan kahvaltımızı alelacele yapıp saat 7.30 gibi rıhtımdan avara olduk. Pamina Blue ise kahvaltıyı yolda yapacak olduğundan bizden yarım saat kadar önce yola çıkmıştı.
Halki' den uzaklaşmaya başlarken sağnaklarda 30 knot'un üzerine çıkan oldukça kuvvetli bir rüzgar vardı. 2.camadanda yelkenleri açıp ilerlemeye başladık. Alimnia adasını bordalamaya başladığımızda rüzgar giderek düştü, daha sonra ise iyice kaldı. Zaman zaman yelken, zaman zaman ise motor yelkenle laylaylom şeklinde bir seyir yaparak Rodos' a vardık.



Rodos Mandraki Limanına vardığımızda ise herzamanki gibi rüzgar altında zorlu bir manevra ile (allahtan bowthrusterımız var)Ünal Kaptan' ın yönetiminde son yere bağlandık. Pamina Blue bizden önce gelip bağlanmış.



Rodosa ilk kez gelenlerle Kaleiçi gezildi, hediyelik eşyalar alındı, Ünal ve Deniz Kaptanlar çıkış işlemlerini tamamladılar. Akşam için favorimiz ve dostumuz olan Nikos' un Tavernasına gidilip sohbet ettik ve rezervasyonumuzu yaptık.
Akşam saat 19.30 da topluca Nikos Tavernaya gittik.



Çok güzel, lezzetli ve çeşitli deniz ürünlerinden oluşan bir yemek yedik. Bolca rakı içtik. Seyrin detaylı bir değerlendirmesini yaptık.



Yemek sonrası Bar ve Cafelere gidenler dağıldı.
Yarın sabah Marmarise döneceğiz...

Son gün Marmaris..

Sabah erken kalktık hava kapalı, nemli...
Önde Pamina Blue arkasında Risus Marmarise döndük..

Bir sonraki Omerta gezimizde birlikte olma dileklerimizle öpüşüp vedalaştık...

Sevgiler
Eyüp

Not: Fotograflar için Dr. Sadık Kutlu ve Dr. Celal Mestçioğlu' na teşekkürler

3 yorum:

Unknown dedi ki...

Bu yazının en üst kısmındaki güzel fotoğraf için sizi tebrik ediyorum...

Lucky Luke dedi ki...

Merhaba Ahmet Bey,
Ekibimizde çok iyi fotografçı dostlarımızın olması bir şans...
O bahsettiğiniz fotografı Dr Sadık Kutlu çekti...

Sevgiler
Eyüp

Melerence dedi ki...

Ne kadar güzel bir ilgi alanınız, yaşam biçiminiz var. Tebrik ederim. Aslında Girit'e gideceğimiz ve Aya Nikola'da kalacağımız için bloğunuza rast geldim. Lakin çok keyifli okudum denizden bir yaşamı. Sevgiler...