23 Aralık 2009

Meis Adası...




Posted by Picasa







Marmaris-Göcek-Fethiye-Kalkan-Kaş-Kekova-Finike rotası da çok güzeldir...
Her nekadar Kekova'ya kadar Gökova veya Hisarönü gibi veya Göcek gibi kıvrım kıvrım koylar, demirleme yerleri olmamasına rağmen upuzun Patara sahilleri, Kalkan ve Kaş gibi şirin yerleşim yerleri ile mutlaka gidilip gezilecek bir rotadır...
Bu rotada mutlaka uğramanızı tavsiye edeceğim bir diğer yerleşim yeri ise Kaş'ın tam karşısında yer alan Yunanistan anakarasına en uzak ada Meis' dir.
Aşağı yukarı her havaya kapalı küçük bir koy ve çevresine dizilmiş şirin güzel mimarisi ile ilginizi çekecek bir kasabadır Meis.


Koyun girişinde iskelenizde yer alan Cami ise güzelce restore edilmiş ziyaretçilere açıktır.


Karşıda Türkiye kıyıları...



Teknenizi ister korunaklı koyda alargada ister boylu boyunca tüm koyu çepeçevre çeviren beton kıyıya bağlayabilirsiniz.
Hemen teknenizi bağladığınız kıyıda yer alan tavernaların birine oturup bir taraftan güzel balık ve mezeleri yerken bir taraftan da karşınızda ışıl ışıl Kaş'ı seyredebilir, bir gece kalabilirsiniz ...

Sevgilerimle...
Eyüp

09 Aralık 2009

Bayramda seyir... Rodos-Marmaris ve son...



Bayramın son günü olacağı ve yolların özellikle İstanbul'a gidişin çok kalabalık İstanbul'a girişin ise çok çileli olacağı, bu nedenle 'yolcu yolunda gerek' düşüncesiyle erkenden Rodos Limanı'ndan avara olmaya karar verdik...
Benim zamanım müsait, akşam 19.00 Varan ile döneceğim.
Bizimkileri uğurladıktan sonra akşama kadar eş-dost tanıdıklarla Marmaris'te vakit geçireceğim...
Hava aydınlanmadan kalkıp yine sessizce limandan ayrıldık. Hiç kimse bize evrak vb sormadığı için giriş çıkış işlemi liman parası vs ödemedik.
Limanı çıkıp rotamızı Kadırga fenerine doğru çizip Rossinanteyi durgun denizde otopilota emanet ettik... Neredeyse tam 0 derece Kuzeye gidiyoruz... 25 nm bir yolumuz var.
Rodos Limanında bizden başka 46 feet sanırım başka bir Türk bayraklı yelkenli daha vardı. ASA...
Arkamızdan onun da limandan çıktığını gördük. Biraz sonra bizi geçip Marmaris yönünde uzaklaştılar...

Seyir fenerlerimiz yanıyor...

Sancak tarafımızda denizin içinden tüm gökyüzünü boyayan kızıllığıyla tan ağarmaya ve arkasından koca bir kırmızı tepsi gibi Güneş doğmaya başladı...
Özcan yeni fotograf makinasıyla görüntülüyor...


Sırasıyla Kadırga koyu, Kumlubük, Amos, Turunç derken boğazı da geçip Marmarise geldik...
Hemen duşlara...Çantalar hazırlandı, arabaya yerleştirildi derken saat 13.00 gibi yola çıktılar...
Ben biraz dinlenip sonra Off Shore dan Atilla Bey, Teknik Md. İhsan Bey, Metin Kaptan, Sevgili Olgaç Bey ile çay, kahve içip sohbetler ettim.
Yıllardır tanıdığımız, dost olduğumuz Mesut Kaptanla görüştüm, teknesi Pandeli' de uzun sohbetler ettik. Hikayesini daha sonra aktaracağım sac bir tekneyi görmeye gittik...
Çekek yerinde ustalarla muhabbet ettik... Bir kısmı osmoz tedavisi, bir kısmı tik döşemesi, bir kısmı motor vb bakımla uğraşıyorlardı...
Böylece akşamı ettim, daha sonra Marmarise indim bir berberde güzelce bir sakal traşı olup akabinde saat 19.00 da Varan' a binip 14 saatlik bir yolculuktan sonra direkt olarak işe geldim...

Uzun kış gecelerimizi fotograf ve anılarına bakarak, anımsayarak geçireceğimiz güzel bir seyir daha burada bitti...

Sevgilerimle...
Eyüp

08 Aralık 2009

Bayramda seyir... 4.gün Rodos yolunda



Akşam yatmadan saatlerimizi 05.30 a kurduk...
Reyhan "ben erken kalkmam zaten o yüzden biraz daha yıldızları seyredeceğim" diye havuzlukta battaniyesine sarılıp otururken bizler yatmaya gitmiştik...
Sabah kalktığımızda zifiri karanlıktı... Semra Kaptan yine erkenden kalkmış, sıkıca giyinmiş havuzlukta bizleri bekliyordu.
Motoru çalıştırdık, elektronikleri açtık, Chartplotteri gece moduna ayarlayıp, seyir ışıklarımızı da yaktık... tonozu bırakıp, kıç halatlarımızı çözüp yavaşça Göbün'den ayrıldık... Diğer tekneler mışıl mışıl uyuyor...
Dümenin hemen önündeki chart plotter büyük kolaylık, sanki gündüz gibi görürcesine dar koydan çıkıp, yine sancağımıza dönüp dar geçitten geçtik... Geriye baktığımda hava hala karanlık yıldızlar açık gökyüzünde ışıl ışıl...
Birden bir yıldız daha upuzun sanki karanlık gökte boydanboya bir yay çizercesine kaydı...
Klasikleşen dileğimi tuttum... Blogu okuyan sizler yabancı değilsiniz hadi söyliyeyim... ' İnşallah dünya turumu yapabilirim' diye tutmuştum dileğimi... :)


Karşıda Fethiye Körfezinde ise yavaş yavaş tan ağarıyor...
Gökyüzü renkten renge giriyor...
Semra dümende...Yolumuz uzun otopilotu kullanalım diyorum ama oralı değil...
Özcan, Göbün'den ayrıldıktan sonra tekrar uyumaya gitti...


Açık denizde yol alıyoruz, çay demledik.
Reyhanın yolluk olarak hazırladığı sağlıklı kurabiye ve poğaçaları yiyoruz. Bunlar da ne bereketliymiş günlerdir yiyoruz hala bitmedi... :)

Yavaş yavaş Rodos uzaktan hayal meyal seçilir hale geldi. Önce Irmak uyandı geldi havuzluğa sonra Can... Bu çocuklar bir alem, üşürsünüz korunun, üzerinize daha kalın birşeyler alın dedikçe inatla direniyorlar... Umarım hasta olmazlar...
En son Reyhan geldi... Motor seyri, içerde gürültüsü vb hafiften midesini etkilemiş... Biraz sonra dümene geçti... Biz de çocuklarla hep beraber biraz gemici bağı çalıştık... Vakit geçiriyoruz...

Rodos karşımızda giderek büyüyor, taa uzaktan koca bir Cruise gemi seçilir oldu limanda. Semraya dümeni o cruise gemiye doğru çevirmesini ve ona doğru gitmesini söyledim...
Rodos limanı önünde anayelkeni indirdik... Özcan düzgünce topladı yelkeni...
Semra dikkatice limana girdi ve yavaş yavaş liman içinde bir araştırma yaptık... Girişte sol tarafta mendireğin hemen içi neredeyse tamamen boş... Sadece bir İsveç bayraklı tekne kıçtan bağlı tüm güverteyi çamaşır ipiyle donatmış ve çamaşırları kurusun diye asmış... Belli ki onlar için çamaşır günü.


Biz de o teknenin biraz yanına uygun bir yere demiri atıp, zincirimizi 20 m kadar serip yanaştık. Kıyıda çevreyi gezmeye gelmiş birine palamar halatımızı atıp kıçtankara bağlandık.


Biraz dinlenip, ortalığı neta edip, giyinip süslendikten sonra hep beraber karaya çıktık...
Önce yürüyerek Kaleiçine gittik. Kış geldiği için sezon bitmiş...
İn cin top oynuyor sanki, heryer kapalı...

Bu durum hanımların ve çocukların moralini çok bozmakla beraber Özcan'la ben durumdan çok memnunuz... :)


Hanımlar neredeyse kapalı dükkanların vitrinlerine yiyecek gibi bakıp açık tek tük mağazalara saldırırken Özcan fotograf çekiyor...

Karnımızı pizza yiyerek biraz doyurup, esas olarak akşam yemeğine sakladık midelerimizi...
Kaleiçinde istediklerini bulamayıp küskün bir şekilde ricat eden hanımlara tekrar getireceğimize dair söz verip şehre doğru yürümeye başladık...
Rodos çok güzel bir yer... Neredeyse tüm şehri yürüye yürüye gezdik. Heryer tertemiz, sokaklarda mandalin ve limon ağaçları üzerinde meyvaları, çiçekleri hala açmış bitkiler yemyeşil...Akşam için Nikos' un şehir içindeki eski tavernasına uğrayıp akşam için rezervasyonumuzu yaptık.


Ne de olsa artık Kasım ayının sonu neredeyse kış geldi... Havalar erkenden kararıyor...
Yorulunca girip bizim birer kahve ve çocukların ice-tea içtikleri kafeden kalkıp vakitlice Nikos Taverna ya gittik...

Çok çeşitli ve çok lezzetli deniz ürünleri, risotto, ahtapot, midye, jumbo karides, barbunya ve aklıma şimdi gelmeyen yiyeceklerin yanında bir büyük yeni rakı içtik... Tatlısı, meyvası, çayı derken, o kadar tıka basa doyduk ki...
Bizce çok makul bir hesap ödeyip kalktık...


Bu akşam Yunanistan da büyük bir derbi maç var...
Panathinakios-Olimpiakos. Heryer taraftarlarla dolu... Tüm kafeler hıncahınç kalabalık. Biz tekrar gündüz de gitmiş olduğumuz ve çok güzel kuzeyli sarışın bir dilberin servis yaptığı kafeyi tercih ettik... :)
Büyük ekran TV nin karşısına yumuşacık koltuklara gömüldük... Zico nun teknik direktörlük yaptığı Olimpiyakos rakibini 2-0 yendi. Biz maç seyrederken Hanımlar uyuklamaya başlamıştı bile...
Sempatik sarışın dilberin servis ettiği dondurma ve pastaları da yedik...
Artık saat epeyce ilerlemişti, cafeden çıktık serin hava bizi biraz açtı tekneye kadar sokaklardan yürüyerek marinaya geldik... Özcan bol bol fotograf çekti...
Herkes yorgun, daha fazla konuşmadan uyumaya çekildik...
Artık Türkiye' ye dönüyoruz, sabah erkenden yola çıkacağız, şimdiden Marmaris-İstanbul yolculuğunun stressi başladı...
Bu arada hiç kimse herhangi bir belge, pasaport, vize vb sormadı, umarım yarın da sormazlar...
Yarın Türkiye...

Sevgiler...
Eyüp

07 Aralık 2009

Bayramda seyir... 3.gün Göcek Koyları ve Göbün



Acelemiz yok. Bugünkü seyir programımız kısa. O nedenle sabah geç kalktık teknede kahvaltı yapacağız...
Marina duş ve tuvaletleri çok temiz, havlusunu ve diş fırçasını kapan doğru oraya...
Ben pontonlara daha doğrusu teknelere bakıyorum... Birkaç tane uzun yol teknesini gözüme kestirdim inceliyorum. Özcan da yanıma geldi... Dünya turu hayallerim depreşti...
Pontonları dolaştıktan sonra marina marketinden taze ekmek alıp tekneye döndüm...
Bu arada dün akşam GS Bursaspor' a yenildiği için tüm spor gazetelerini de almayı ihmal etmedim... Özcan ve Irmak GS lı kızdırıyorum, bizim ise bu akşam kolay bir rakibimiz var Kasımpaşa' yı farklı yeneriz nasılsa... :)

Hanımlar kahvaltıyı hazırlıyor... Hanımlar kahvaltı hazırlıyor, yok yemek yapıyor vs şeklinde geçen cümlelerden tüm işleri onlara yaptırmışız gibi bir hava doğdu sanırım. Ama bu doğru değil demokratik ve adil bir işbölümü var... Bulaşıkları da en azından bir keresinde ben yıkadım... :)
Mükellef hatta tüm marinayı sucuk kokusuna boğduğumuz sucuklu, yumurtalı ballı, reçelli dört dörtlük bir kahvaltıdan sonra Marina ofisine adaptörü verip depozitomuzu alıp, Pasarellamızı yerine bağlayıp Semra' nın kaptanlığında marinadan tereyağdan kıl çekercesine ayrıldık...
Özcan tonozu bıraktı, Reyhan' la ben ise kıç halatlarımızı çözdük, Irmak ve Can ise usturmaçaları topladı...

Evet! Şaşırdınız di mi? Günün Kaptanı Semra...
Kahvaltının sonuna doğru "bugün Kaptan sensin Semra" dediğimde hafiften stress yaşayan Semra aslında tüm gezi boyunca bıkmadan dümen tutmuştu ve tekneyi kullanırken İstanbul' daki yorucu iş yaşamından uzaklaşıyor, navigasyon yapmaktan çok zevk alıyordu...

Hava biraz kapalı, bulutlar batı-kuzeybatı yönünden toplanıyordu...
Göcek Körfezine Tersane Adası' nın yanından girdik.

Önce Tersane Koyu' na dümen kırdık. Koyun dibindeki restoranın önündeki derme çatma iskelenin önünde onlarca tekne yanyana kıçtankara olmuştu...Yavaşça koyun sonuna kadar gidip genişçe bir daire çizerek etrafa bakıp hiç durmadan yavaşça koyun dar ağzından tekrar Körfeze çıktık...

Tam karşımızda yer alan Bedri Rahmi' ye doğru yol almaya başladık...
Çocuklara Bedri Rahmi Eyüpoğlu' ndan bahsediyoruz...

Koya adını verdiği balık resmine doğru gidip baktık. Bizden başka kimseler yok... Yine koyun sonunda yer alan restoranın önündeki iskelenin önünden yavaş bir daire çizip geldiğimiz yöne doğru koydan çıktık...
Rotamız akşamda kalmayı planladığımız Göbün Koyu...
Göbün Koyuna girdiğimizde iskelede 7-8 tekne ve denizde yüzen insanlarla karşılaştık... Girişte sancakta yer alan kıyıya da bir kaç tekne demir atıp kıçtan kara bağlanmış...


Restoranın tam önüne iskelede son kalan yere tonoz alıp kıçtankara bağlandık... Herkes son derece uyumlu, hepimiz görevlerimizi gayet iyi biliyoruz. Yanaşma ve ayrılmalarda tekneden hiç yüksek ses, bağırma vb çıkmıyor...
Hepimiz sakin ve uyumlu işimizi yapıyoruz.
Böyle olunca da problem çıkmıyor...
Bağlandıktan sonra Özcan teknede kaldı, biz ise Göbün' ün tepesine doğru orman içindeki patikadan yürüyüp oradan Akdeniz'e doğru muhteşem manzarayı izlemeye çıktık...



Yürüyüşten sonra tekneye döndük ve Özcan'la bir şarap açıp peynir tabağı yapıp etrafı seyrederek içtik...
Akşama teknede yiyeceğiz, makarna ve şarap... Çocuklar için ise köfte yapmışlar...
Teknenin havuzluğunda yıldızlar altında güzel bir yemekten sonra yine biraz yürüyüp Özcan'la restorandaki Fenerbahçe-Kasımpaşa Maçını izlemeye gittik... Gitmez olaydım...
Neyse uzatmayayım Kasımpaşa'ya afiyetle yenildik ve ben kös kös tekneye döndüm... Kızdırma sırası Özcan ve Irmak ta...
Yine havuzlukta bu sefer çay içerek yıldızları rahatça görebilmek için biminiyi toplayıp oturduk...
Restoranın jeneratör sustu, her yer kapkaranlık...
Can yine anlatmaya başladı... Büyük Ayı, Küçük Ayı, Akrep, Vega vs....
Derken bir yıldız kayıyor...
Sabah erken kalkacağız... Rota Rodos...

Sevgiler...
Eyüp

Bayramda seyir... 2.gün Ekincik-Fethiye


Sabah kalktığımızda güneş doğmuş, teknenin havuzlukta geceden kalma çiy nedeniyle oluşan ıslaklığı yavaş yavaş geçiyordu...
Kahvaltıyı Semra ve Irmağın görmediği hemen karşımızdaki MyMarina da yapalım dedik ve ben palamarları çözmek için botla kıyıya çıkıp halatları çözüp salimen tekrar tekneye çıktım. Özcan, dümende, ben demiri Reyhanla beraber aldım, yavaşça MyMarinaya doğru yanaşıp Tahta iskelesine tonoz alıp kıçtankara olduk.


My Marina çok güzel, düzenli tertemiz bir yer. Ama oldukça yüksek bir tepenin kuytusunda olduğundan henüz Güneş burayı ısıtmıyor. Kalın giysilerimizi üzerimizden çıkarmadık...

Hanımlar kahvaltıyı hazırlarken Özcan ve ben çocuklarla beraber minik bir tura çıktık...


Birdenbire birsürü tavuk ve horoz da  peşimizde...

Bir tane ördek ise tavukların hışmından çekinip kendini denize teknemizin dibine atladı hatta çıkardığı suya düşme sesi farklı yorumlandı ama merak edecek bişey yok Özcan kıyıda... :)


Kahvaltıyı hemen kıyıdaki ağaç kütüklerin üzerine oturup taş bir masada yapacağız. Tekneden taşıdığımız kahvaltılık malzemeyi Can ve Irmak tavuk ve horozlardan korumaya çalışıyor. Ama hayvancıklar çok aç olmalı...


Güzel bir kahvaltı sonrası çevrede minik bir geziden ve Bayramın birinci günü olması nedeniyle sevdiklerimizle telefon ve mesajlarla bayramlaşma, birbirimizle bayramlaşıp çocuklara bayram harçliklarını el öpme sonucu verdikten sonra Ekincikten ayrıldık...
Rota Fethiye...


Hava çok güzel, deniz çok durgun... Motorla seyir yapıyoruz. İlerimizde iskelemizde delikli ada ve fenerini arkasında boylu boyunca uzanan İztuzu plajı ve Dalyanı sırasıyla geçip önümüzdeki burnu bordaladıktan sonra Babaadası arkasında Sarıgerme, Dalaman derken Fethiye körfezi girişindeki Peksimet adası giderek büyüdü ve Fethiye körfezine girip Şövalye adasına kadar güneşin sırtımızdan ısıttığı bir şekilde devam ettik...

Güneş batarken çocuklar çeşitli oyunlarla fotograflar çekti.

Hava kararmadan Ece Marinanın duşlara yakın bir pontonunda kıyıya yakın boş bir yere bağlandık...
Havuzluğu bizler neta ederken Hanımlar dosdoğru duşlara gitti... Marina ofisinde işlemlerimizi yaptırdık. Bir gece kalacağız. Depozit vererek elektrik adaptörü alıp teknemize elektrik aldık. Eğer gece üşürsek fanı da çalıştırabileceğiz...
Herkes güzelce duşunu aldı, tertemiz giysilerini giydi. Gündüzleri oldukça sıcak olmasına karşın güneş batar batmaz hatırlı bir soğuk başlıyor. Kalın polarlarımızı, yün başlıklarımızı, atkılarımızı da her ihtimale karşı yanımıza alıp dosdoğru yürüyerek balık pazarının yolunu tuttuk...


Balık pazarında büyükçe bir lagos, yanında 6 tane jumbo karides, sübye, kalamar vb aldık ve hemen yan taraftaki restoranın yarı açık, yarı kapalı bir bölümüne oturduk... Yeşillikler, taze bir iki meze ile beraber bir büyük yeşil efe ve arkasından balıkları afiyetle yedik...Tatlısı, meyvası ve çay, kahve servisi derken saatlerde epeyce ilerledi uykumuz gelince de kalkıp tekrar yürüye yürüye barlar sokağının da içinden geçerek teknemize döndük...
Başımı yastığa kor komaz uyumuşum...

Sevgiler...
Yarın Göcek koyları...

Eyüp

04 Aralık 2009

Bayramda seyir... 1.gün Ekincik


Kurban Bayramı tatilini fırsat bildik ve 4 günlük bir gezi planladık.
Bu gezi de Tatil Postası grubumuzla yaz tatili gezimize Irmağın SBS sınavı nedeniyle gelemeyen Baripoğlu ailesi bize eşlik edecek.
Uçaklarda yer kalmaması nedeniyle Marmarise son kalan zar zor bulduğum tek kişilik bileti aldığım Varan Turizm ile oldukça yorucu geçen bir yolculukla vardım. Özcan ise arabayla eşi ve kızının yanısıra Reyhan ve Canı da alıp daha da yorucu bir yolculuk yapıp sabah erken saatlerde Marmarise varmıştı.
Bizim kızları Tansaş ta alışveriş yaparken yakaladım. Özcan ise park yerinde arabasında uyuyordu...
Çocuklar marina da tekne de kalmışlar...
Alış verişi dört günlük, akşamları dışarıda yiyecek şekilde oldukça minimal almaya gayret edip tekneye yerleştirip Marmaris körfezine açıldık...
Dümende Özcan, ben tonoz halatını aldım, Reyhan sancak kıç halatını, Irmak iskele kıç halatını aldılar...
Can marinadan çıkar çıkmaz usturmaçaları topladı...
Hava çok güzel, güneşli ve sıcak... Zaten tüm gezi boyunca da böyle geçti...
İlk gün rota Ekincik...
Marmaris Körfezini çıkar çıkmaz herkes uyumaya başladı... Semrayla ben uykuya direniyoruz, dün geceki yolculuğun yorgunluğu had safhada... Neredeyse kapanan gözlerimi Semranın demlediği taze çayın kokusuyla açtım...
Denizde bizden başka kimsecikler yok... Sanki tüm deniz bize rezerve edilmiş...
Hava kararmadan Ekincik koyuna girdik...İyiki de kararmadan girmişiz iskeleye doğru tüm tonozların yüzer halatları deniz üzerinde öylesine yüzdüğü karmaşık bir halde duruyor gece karanlıkta olsa takılmamak mümkün değil...

Koyun dibine doğru sol taraftaki Muhtarlığın tahta iskelesine dikkatlice kıçtankara olmaya çalıştık ama derinlik maalesef kurtarmadı, bunun üzerine daha beri taraftaki beton ve dibi kayalık yere dikkatlice demir atıp kıçtankara yanaştık. Kıyıda balık tutan biri palamar halatımızı aldı, kıyıdaki demir aneleden geçirip bize uzatmasını beklerken oraya bağlayıverdi... Kıyı ile aramızda epeyce mesafe var, pasarellamız yetişmeyecek ama neyse botumuzu araya koyup onunla çıkabiliriz...
Herkes hazırlandı, üst baş vs... teknenin kapısını kilitleyip sırayla botla geçeceğiz derken bir şaplama sesi ve çocukların bağırtısı ile arkamı döndüğümde Özcanın kel kafasını gecenin karanlığında ayın ve yıldızların ışıltısı ile yakamozların aydınlattığı sudan çıkarken gördüm...:)
Çok güldük... Özcan hemen duşa giderken bizlerde cüzdan, saat telefon gibi değerli şeyleri kurutup, kıyafetini duru sudan geçirip astık...
Neyse başkaca bir sorun çıkmadan selametle kıyıya çıkıp toprak yoldan ağaçlar arasından geçip Tahirin pansiyona yürüdük...


Ekincik köyünde Tahirin Pansiyonuna gideceğiz, gündüzden telefon edip balıkları sipariş etmiştik ...
Tahir bize portakal ve mandalina ağaçları altında bahçede bir masa hazırlamış bile...
Tahir Ekincikte bir aile pansiyonu işletiyor. Eşi mutfakta, Bayram nedeniyle kızı ve torunları da ziyarete gelmişler...
Yaklaşık 2,5 kilo bir akya fırında... Reyhan mutfakta taptaze yeşillikler ile salata hazırlamaya yardım ediyor...
Zeytinyağlılar, mezeler, sıcak bir çorba ile başladık aç karınlarımızı doyurmaya...
Arkasından koca tepsi içinde Akya teşrif etti masaya...



Çocuklar yemek sonrası bahçeden mandalina toplamaya başladılar...
Epeydir böylesine lezzetli ,kokulu tatlı mandalina yememiştim...
Tatlı, çay, kahve derken yorgunlukta iyice çöktü...
Tekrar aynı yoldan ay ışığı ve yıldızlar altında Can'ın astronomi bilgisini dinleyerek teknemize döndük...

Geçen sene de Burhan-Gönül-Hatice ile beraberdik...
Burhanın gece karanlığında koyun görüpte ürktüğünü anlatıp güldük hep beraber...:)

Önce çocuklar sonra Kadınlar dikkatle sorunsuz olarak tekneye geçti...
Sırada Özcan var...:)
Özcan bota adımını atar atmaz yine neredeyse denizi boyluyordu allahtan olduğu gibi botun içine yüzü koyun uzanıverdi... Nazar mı var nedir? İlk fırsatta kurşun döktürmeli...
Yine başladık gülmeye...
Sabah palamar halatlarını ben çözeceğim artık Özcana tekneden dışarı çıkmak yasak... :)


Yarın Ekincikte kahvaltı ve Fethiye...

Sevgilerle...

Eyüp