08 Aralık 2009

Bayramda seyir... 4.gün Rodos yolunda



Akşam yatmadan saatlerimizi 05.30 a kurduk...
Reyhan "ben erken kalkmam zaten o yüzden biraz daha yıldızları seyredeceğim" diye havuzlukta battaniyesine sarılıp otururken bizler yatmaya gitmiştik...
Sabah kalktığımızda zifiri karanlıktı... Semra Kaptan yine erkenden kalkmış, sıkıca giyinmiş havuzlukta bizleri bekliyordu.
Motoru çalıştırdık, elektronikleri açtık, Chartplotteri gece moduna ayarlayıp, seyir ışıklarımızı da yaktık... tonozu bırakıp, kıç halatlarımızı çözüp yavaşça Göbün'den ayrıldık... Diğer tekneler mışıl mışıl uyuyor...
Dümenin hemen önündeki chart plotter büyük kolaylık, sanki gündüz gibi görürcesine dar koydan çıkıp, yine sancağımıza dönüp dar geçitten geçtik... Geriye baktığımda hava hala karanlık yıldızlar açık gökyüzünde ışıl ışıl...
Birden bir yıldız daha upuzun sanki karanlık gökte boydanboya bir yay çizercesine kaydı...
Klasikleşen dileğimi tuttum... Blogu okuyan sizler yabancı değilsiniz hadi söyliyeyim... ' İnşallah dünya turumu yapabilirim' diye tutmuştum dileğimi... :)


Karşıda Fethiye Körfezinde ise yavaş yavaş tan ağarıyor...
Gökyüzü renkten renge giriyor...
Semra dümende...Yolumuz uzun otopilotu kullanalım diyorum ama oralı değil...
Özcan, Göbün'den ayrıldıktan sonra tekrar uyumaya gitti...


Açık denizde yol alıyoruz, çay demledik.
Reyhanın yolluk olarak hazırladığı sağlıklı kurabiye ve poğaçaları yiyoruz. Bunlar da ne bereketliymiş günlerdir yiyoruz hala bitmedi... :)

Yavaş yavaş Rodos uzaktan hayal meyal seçilir hale geldi. Önce Irmak uyandı geldi havuzluğa sonra Can... Bu çocuklar bir alem, üşürsünüz korunun, üzerinize daha kalın birşeyler alın dedikçe inatla direniyorlar... Umarım hasta olmazlar...
En son Reyhan geldi... Motor seyri, içerde gürültüsü vb hafiften midesini etkilemiş... Biraz sonra dümene geçti... Biz de çocuklarla hep beraber biraz gemici bağı çalıştık... Vakit geçiriyoruz...

Rodos karşımızda giderek büyüyor, taa uzaktan koca bir Cruise gemi seçilir oldu limanda. Semraya dümeni o cruise gemiye doğru çevirmesini ve ona doğru gitmesini söyledim...
Rodos limanı önünde anayelkeni indirdik... Özcan düzgünce topladı yelkeni...
Semra dikkatice limana girdi ve yavaş yavaş liman içinde bir araştırma yaptık... Girişte sol tarafta mendireğin hemen içi neredeyse tamamen boş... Sadece bir İsveç bayraklı tekne kıçtan bağlı tüm güverteyi çamaşır ipiyle donatmış ve çamaşırları kurusun diye asmış... Belli ki onlar için çamaşır günü.


Biz de o teknenin biraz yanına uygun bir yere demiri atıp, zincirimizi 20 m kadar serip yanaştık. Kıyıda çevreyi gezmeye gelmiş birine palamar halatımızı atıp kıçtankara bağlandık.


Biraz dinlenip, ortalığı neta edip, giyinip süslendikten sonra hep beraber karaya çıktık...
Önce yürüyerek Kaleiçine gittik. Kış geldiği için sezon bitmiş...
İn cin top oynuyor sanki, heryer kapalı...

Bu durum hanımların ve çocukların moralini çok bozmakla beraber Özcan'la ben durumdan çok memnunuz... :)


Hanımlar neredeyse kapalı dükkanların vitrinlerine yiyecek gibi bakıp açık tek tük mağazalara saldırırken Özcan fotograf çekiyor...

Karnımızı pizza yiyerek biraz doyurup, esas olarak akşam yemeğine sakladık midelerimizi...
Kaleiçinde istediklerini bulamayıp küskün bir şekilde ricat eden hanımlara tekrar getireceğimize dair söz verip şehre doğru yürümeye başladık...
Rodos çok güzel bir yer... Neredeyse tüm şehri yürüye yürüye gezdik. Heryer tertemiz, sokaklarda mandalin ve limon ağaçları üzerinde meyvaları, çiçekleri hala açmış bitkiler yemyeşil...Akşam için Nikos' un şehir içindeki eski tavernasına uğrayıp akşam için rezervasyonumuzu yaptık.


Ne de olsa artık Kasım ayının sonu neredeyse kış geldi... Havalar erkenden kararıyor...
Yorulunca girip bizim birer kahve ve çocukların ice-tea içtikleri kafeden kalkıp vakitlice Nikos Taverna ya gittik...

Çok çeşitli ve çok lezzetli deniz ürünleri, risotto, ahtapot, midye, jumbo karides, barbunya ve aklıma şimdi gelmeyen yiyeceklerin yanında bir büyük yeni rakı içtik... Tatlısı, meyvası, çayı derken, o kadar tıka basa doyduk ki...
Bizce çok makul bir hesap ödeyip kalktık...


Bu akşam Yunanistan da büyük bir derbi maç var...
Panathinakios-Olimpiakos. Heryer taraftarlarla dolu... Tüm kafeler hıncahınç kalabalık. Biz tekrar gündüz de gitmiş olduğumuz ve çok güzel kuzeyli sarışın bir dilberin servis yaptığı kafeyi tercih ettik... :)
Büyük ekran TV nin karşısına yumuşacık koltuklara gömüldük... Zico nun teknik direktörlük yaptığı Olimpiyakos rakibini 2-0 yendi. Biz maç seyrederken Hanımlar uyuklamaya başlamıştı bile...
Sempatik sarışın dilberin servis ettiği dondurma ve pastaları da yedik...
Artık saat epeyce ilerlemişti, cafeden çıktık serin hava bizi biraz açtı tekneye kadar sokaklardan yürüyerek marinaya geldik... Özcan bol bol fotograf çekti...
Herkes yorgun, daha fazla konuşmadan uyumaya çekildik...
Artık Türkiye' ye dönüyoruz, sabah erkenden yola çıkacağız, şimdiden Marmaris-İstanbul yolculuğunun stressi başladı...
Bu arada hiç kimse herhangi bir belge, pasaport, vize vb sormadı, umarım yarın da sormazlar...
Yarın Türkiye...

Sevgiler...
Eyüp

1 yorum:

Löplöpcü dedi ki...

Abi toplu resimde Yeni rakı görünüyor, ama barbunların olduğu resimde bir ouzo var.
Yeni rakı sanırım yetmedi, Ouzo'da cila oldu??
Afiyet olsun